Özellikle magazin haberciliğinde gözlemlediğimiz içerik biçimleri, 19. yüzyıl sonunda ABD'de doğan bir gazetecilik anlayışının —Yellow Journalism'in— bugünkü dijital izdüşümüdür.
Yaz mevsimi geldiğinde yalnızca hava sıcaklıkları yükselmez; aynı zamanda medya içeriği de hafifler. Gündem, siyaset ya da ekonomi gibi "ağır konular"dan uzaklaşır; yerini magazin, tatil, dedikodu ve görsel tüketime dayalı içeriklere bırakır. Kitle iletişim araçları için bu dönem adeta "kolay içerik sezonu"dur. Ancak bu "hafifleme", medya sorumluluğunun da yaz tatiline çıkması anlamına gelir.
Yellow Journalism: Geçmişin Hayaletinden Bugünün İçerik Canavarına
"Yellow Journalism", sansasyonel başlıklar, abartılı görseller, dedikodu temelli içerikler ve çoğu zaman doğrulanmamış bilgilerle medyanın halkı manipüle etmesine verilen isimdir. William Randolph Hearst ve Joseph Pulitzer gibi figürlerin öncülüğünü yaptığı bu tarz, halkın ilgisini çekmek için haberin değil, görüntünün peşindedir.
Bugün özellikle yaz aylarında dijital medya mecralarında gördüğümüz "X ünlü bikinili görüntülendi", "Y oyuncunun estetik sırrı", "Z influencer sevgilisiyle tekne tatilinde" gibi içerikler, tam anlamıyla sarı basının mevsimlik dirilişidir. Görüntü ön plandadır, içerik ise ya tekrardır ya da temelsiz bir spekülasyondan ibarettir.
Magazinleşme ve Kamusal Alanın Daralması
Jürgen Habermas'ın kamusal alan kuramına göre, medya halkın düşünsel bir tartışma yürütebildiği bir platform işlevi görmelidir. Ancak yazın yükselen magazin kuşatması, bu kamusal alanı daraltır ve sıradanlaştırır. Medya, halkı bilgilendiren bir araç olmaktan çıkıp, dikkat dağıtan bir gösteriye dönüşür. Üstelik bu gösteri artık yalnızca "seyredilen" değil, aynı zamanda "üretilen" bir sürece dönüşmüş durumdadır.
Sosyal Medya: Sarı Basının Gönüllü Muhabirleri
Dijitalleşmeyle birlikte bireyler yalnızca içerik tüketicisi değil, aynı zamanda içerik üreticisi hâline geldi. Instagram story'leri, Reels videoları, tatil pozları, lüks mekanlardan yapılan paylaşımlar… Her birey kendi küçük magazin haberini üretip yayınlayabilir hale geldi. Sosyal medya platformları, günümüzün dijital sarı gazeteleridir. Gözetim kültürü (surveillance culture), burada gönüllülükle işler; insanlar mahremlerini ifşa ederek hem görünür olmak ister hem de bu görünürlüğü kontrol ettiğini sanır.
Ancak bu durum, bireylerin medya okuryazarlığını da tehdit eder. Tıklanabilirlik ile doğruluk arasındaki fark bulanıklaşır. Medyada neyin haber, neyin sadece dikkat çekici bir "içerik" olduğunu ayırt etmek giderek zorlaşır.
Mevsimsel Medya Tembelliği: Kamu Yararının İhlali
Yaz aylarında medya sadece gündem "hafiflediği" için değil, aynı zamanda sorumluluktan kaçmak için de magazine sarılır. Oysa bu dönem çevre krizleri, orman yangınları, tarımsal üretim sorunları, turizm politikalarının etkileri gibi hayati konuların da yoğunlaştığı bir zaman dilimidir. Ancak bu başlıklar, haber değeri taşısa da "tıklanma değeri" taşımadıkları gerekçesiyle geri planda kalır. Böylece medya, kamu yararı için değil, algoritmik kazanç için çalışır.
Medya Okuryazarlığı: Sarı Olanı Tanıyabilmek
Bugünün okuru, yalnızca haberleri değil, haberlerin niyetini de okuyabilmelidir. Yaz mevsiminde yoğunlaşan magazin içeriklerine karşı eleştirel mesafeyi korumak, medya okuryazarlığının temel göstergelerinden biridir. Hangi haber neden veriliyor? Görsel neyi gösteriyor ama asıl neyi gizliyor? Başlık dikkat çekiyor ama metin ne söylüyor? Bu sorular, dijital çağda ayakta kalmak için gereklidir.
Özetle… Mevsim Değişir, Medya Etiği Değil
Gazetecilik mevsimlik bir uğraş değildir. Kamuoyunu bilgilendirmek, gündemi çoğulculukla ve sorumlulukla taşımak, medyanın temel görevidir. Yellow Journalism, geçmişte bir skandal gazetecilik örneğiydi. Bugün ise yaz aylarında sadece ekranlarda değil, cebimizde taşıdığımız telefonlarda da hortlamaktadır.
Unutulmamalıdır ki; gerçek gazetecilik, hangi mevsim olursa olsun önce sorar, sonra sunar. Magazinle süslenen haber görüntüleri ise, bilgi değil dikkat satar.