Zuhal Sönmezer

Hep Çevrim İçi Durumdayız, Peki Ya Zihnimiz?

30.05.2025 05:19
Haber Detay Image

Sabah gözümüzü açar açmaz ekranlara uzanıyoruz. Gece yatarken son baktığımız şey yine bir bildirim oluyor. Günün büyük kısmında "çevrim içi" olmak neredeyse bir varlık koşulu haline geldi. Bir arkadaşımıza "ulaşılamadığında" endişeleniyor, dijital sessizlikten rahatsızlık duyuyoruz. Oysa bu kadar çok görünür olmak, bizi gerçekten görünür mü kılıyor?

Sosyolog Sherry Turkle, teknolojinin bireyler arasında "bağlantı yanılsaması" yarattığını söylüyor. Ona göre çevrim içi olmak, yalnızlığı ortadan kaldırmak yerine onu daha da derinleştiriyor. Turkle, Alone Together adlı kitabında "birbirine bağlı ama yalnız" bireylerden oluşan bir topluma işaret ediyor (Turkle, 2011).

Bu sürekli çevrim içilik halini sosyolog Erving Goffman'ın Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu (1959) çerçevesinden de okuyabiliriz. Goffman, bireylerin sosyal yaşamda kendilerini bir tiyatro sahnesindeki gibi sunduklarını ve karşısındaki izleyiciye göre davranışlarını şekillendirdiğini belirtiyor. Bugün dijital platformlar, bu "sahne"nin 7/24 açık olduğu bir ortama dönüştü. Sosyal medya, bireylere benliklerini seçerek sergileme, filtreleme ve sahneleme imkânı sunuyor. Ancak bu sunumun sürekli hâle gelmesi, bir süre sonra yorucu bir performansa dönüşmeye başlıyor.

Goffman'ın kavramlarıyla konuşursak: artık ön sahnede (front stage) geçirdiğimiz zaman neredeyse kesintisiz. Arka sahnede (backstage) kalıp rahatlayabildiğimiz alanlar ise giderek daralıyor. Böylece çevrim içilik, yalnızca bilgiye erişim değil, sürekli bir kimlik performansı hâlini alıyor.

Manuel Castells ise bireyin artık "ağlar" içinde var olduğunu ve bu dijital kimliğin, toplumsal konum üzerinde belirleyici olduğunu söyler (Castells, 2010). Bu durumda çevrimdışı kalmak sadece iletişimi kesmek değil, aynı zamanda dijital sahneden düşmek anlamına geliyor.

Ne var ki bu sürekli görünürlük hali, bireylerde dijital tükenmişlik (digital burnout) yaratıyor. American Psychological Association'a göre (2023), ekran bağımlılığı; dikkat dağınıklığı, anksiyete ve uyku bozuklukları gibi psikolojik etkilerle yakından ilişkili. Üstelik "kaçırma korkusu" (FOMO) gibi duygularla da tetikleniyor.

Oysa Goffman'ın altını çizdiği gibi, her bireyin sahneden çekilip kendisiyle kalmaya ihtiyacı vardır. Sosyal medyada "çevrim içi benlik" sunumlarımızla, gerçek benliğimiz arasında bir boşluk oluşuyorsa, bu durum zihinsel yorgunluğun da kaynağı olabilir.

Özetle çevrim içi olmak bir zorunluluğa, hatta bir varoluş biçimine dönüşmüş durumda. Ancak bu yeni varlık biçimi, hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan yeniden düşünülmeli.

Çünkü bazen çevrim dışı kalmak, yalnızca kaçmak değil; sahneyi terk edip kendine dönmek demektir.

Yazarın Tüm Yazıları

title