Haberler

Tarihin kapısını mine sanatıyla aralamak

Zeynep Özcan

Zeynep Özcan

Yazar ve Editör
31.07.2024 01:12

Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde nice eseri göğsünde şefkatle saklayan Ankara, başka zamanların şehri… Yıl boyunca mine sanatı üzerine çalışan değerli Günay Bulut'un yaratıcı ruhunun ışığında doğan eserlere yakından şahit olmanın heyecanıyla sergilenecekleri tarihi bekliyordum. Nihayet o güzel gün gelip çattı, yirmi sanatçının maharetli elleriyle ortaya koyduğu eserleri görmek üzere Çankaya Başkent Halk Eğitimi Merkezi'ndeki açılışa sevgiyle ulaştım.

El Sanatları Öğretmeni Şenay Dayanır'ın rehberliğinde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yer alan tarihi eserleri yorumlayan sanatçılar, hayranlık uyandırmakla kalmıyorlar… Geçmiş çağların kapısını aralayarak bizleri büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyorlar. Kâh Gökmedrese'nin simgesiyle buluşuyoruz. Kâh kilim deseninde mine tekniğinin izini sürüyor, kâh toprağın altında bekleyen, bulunacağı güne dek zamana direnen bir kapı kulpunun yeni suretiyle doğuşuna tanık oluyoruz. Mine sanatının antik çağlardan beri kullanılan bir teknik olduğunu, yüksek ısı yardımıyla özel fırınlarda pişirilmesi gerektiğini öğreniyorum. Cama benzeyen fakat esnek bir yapıya sahip olan mine, metale uygulanabilen cam tozu-katmanı olarak da biliniyormuş.

Takı, cam, seramik süslemede kullanılan bu teknik, Şenay Hoca'nın ve öğrencilerinin elinde sihirli bir malzemeye dönüşüyor. Eserleri detaylıca, hayranlıkla ve defalarca yakından inceledim. Kanatlı Cin'e bakarken Altıntepe'yi gördüm. Boynuzlu Geyik figürüyle milattan önce sekizinci yıllara gittim… Adilcevaz Kef Kalesi'nin üzerinde yer alan çivi yazılı, kabartmalı taş bloktaki figürler beni Van seyahatime götürdü. Daha önce yolu düşenler bilir ki denizi andıran Van Gölü'nün büyüleyici ruhu, yükselerek kıyısındaki Bitlis'i sarar. Günümüze ulaşan, ulaşamayan türlü efsaneler, hikâyeler, gerçekler ve sırlardan bazıları kalede dolaşır, taş bloğa kazınan figürlerin içinde saklanır, bazıları da hiçliğe karışır. Üzerinden tarihi okuduğumuz günümüzün eserlerini -o vakitlerin eşyalarını- topraktan, taştan, ipten doğuranlar; muhtemeldir ki yeniden bambaşka materyallerden yapılabileceğini hayal etmemişlerdir. Anadolu Medeniyetleri Rüzgârı Sergisi'nde doğada, kendinde, çevresinde gördüğünü taşa kazıyan atalarımızın eserleri, âdeta yeniden resmediliyor… Mine sanatının tarihi aralayan bir kapı olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Tüm eserler harikuladeydi. Ahmet Atilla Gürcan'ın Selçuklu Dönemi Sekiz Köşeli Yıldız'ı ve Gökmedrese'deki Hayat Ağacı, Neşe Gül Güngör'ün insan ve aslan başlı kabartma sfenksten etkilenerek yaptığı tarak, Aysel Benli'nin Mezopotamya bölgesinin mitolojik varlığı Şahmaran, Ayla Yaldır'ın Güneş Kursu Törensel Sembol Alacahöyük eseri, Günay Bulut'un Kibele heykeli, gaga ağızlı testiden yola çıkarak oluşturduğu eser ve canlandırdığı sahne, Şadiye Caba'nın Athena Yunan Tanrıçası, Şenay Dayanır'ın Tanrıça Kubaba, Semra Us'un Kartal biçimli törensel içki kabından esinlenerek yaptığı eserler hâlâ aklımdalar…

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, yalnızca Ankara'nın değil, ülkemizin kültürel bellek mekânlarından. Paleolitik Çağ'dan yani atalarımızın avcı toplayıcılık günlerinden başlayarak biricik Anadolu'muzun güzide eserlerine ev sahipliği yapıyor. Şenay Hoca'nın sergi fikrinin nasıl doğduğuna yönelik merakım röportaj sözü almama neden oldu. Mine sanatına ve tarihine, sergide yer alan eserler üzerine sorularımı yanıtlayan Eğitmen, Sanatçı Şenay Dayanır'la röportajımız yakında yayımlanacak...

İçimizdeki Şeytan'da Sabahattin Ali, "Sanat bir ifadedir; her devir, her medeniyet başka türlü duyar ve pek tabii olarak başka türlü ifade eder" der. Tarihin tozlu fakat günümüze ışık tutan eserleri, kıymetli yazarımızın ifade ettiği gibi geçmişte başka, günümüzde başka duyumsanıyor. Kıymetli Şenay Dayanır, Attila Gürcan, Ayla Yaldır, Ebru Gürcan, Aysel Benli, Semra Us, Günay Bulut, Neşe Güngör, Nevin Tokat, Selin Narin, Şadiye Caba, Ebru Yurdakul, Meltem Tekerek, İmren Sarıdoğan, Havvana Koyuncu, Ayşe Altıncı, Bilge Kestek, Fazlı Akın, Ferah Elmas ve Nuriye Karadayı'yı kutluyorum. 11-22 Haziran tarihlerinde Çankaya Başkent Halk Eğitimi Merkezi'nde Kurum Müdürü Erdal Özyol'un değerli desteğiyle sanatseverlerle buluştular. Anadolu Medeniyetleri Rüzgârı Mine Sergisi, geleneksel sanatımıza ve tarihimize âdeta bir ihtiram duruşu…

title