“Mine sanatı uçsuz bucaksız bir derya; iç dünyamın özgürlük bayrağı”
Zeynep Özcan
Sanatçı-Eğitmen Şenay Dayanır ve öğrencileri, haziran ayında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yer alan tarihi eserleri yorumlayarak geçmiş çağların kapısını mine sanatıyla araladılar. Biz sanatseverleri çıkardıkları büyüleyici yolculukta, serginin doğuşuna yönelik merakım röportaj sözü almama neden oldu. Kültür Bakanlığı Mustafa Necati Kültür Evi'nde gerçekleşen Anadolu Medeniyetleri Rüzgârı Mine Sergisi'nin detaylarını, mine sanatını, tekniğini ve tarihini; sergide yer alan eserleri, şahsi sanat geçmişini Eğitmen ve Sanatçı Şenay Dayanır ile konuştuk.
Anadolu Medeniyetleri Rüzgârı Mine Sergisi etkileyiciydi, tebrik ederim değerli hocam. Her bir eseri hayranlıkla seyrettim. Sanatınızı konuşarak başlayalım. Mine sanatı nedir?
Sizler gibi sanatsal bakışa sahip kişilerin bu sergiden keyif alması benim için çok kıymetli, teşekkür ederim. Mine sanatı bakır; gümüş gibi metal plakaların üzerinin ıslak kum kıvamındaki sulandırılmış renkli cam tozlarıyla tasarıma uygun şekilde bezenerek; renk pişirme özelliğine, yapılacak tekniğe göre 780-860 derecede özel ısı yalıtımlı fırında pişirilerek çalışılan bir sanattır.
Mine eserleri hangi süreçlerden geçerek son hâline kavuşuyor?
Her şeyden önce minede kullandığımız bazı teknikler var. Stencil, silkeleme, ebru, closion, boncuklama, kazıma, rakun, kakivari, grafiti gibi yapım tekniklerini kullanıyoruz. Öncelikle tasarıma uygun ebat ve formda bakır plakayı, kuyumcu makası, kıl testeresiyle kesiyoruz. Bu sergimizde ilk kez, İlknur Sanat Evi'nde CNC bilgisayarlı vektörel kullanarak kestik. Plakanın kolay form alması için düşük ısıda tavlıyoruz. Oluşan korozyonları temizleyerek heştek tokmakları ile form veriyoruz. Formu verilen bakır plakanın arka yüzeyine mine boyası sürüp fırınlıyoruz ki ön yüzeydeki mine boyasının tutulumu sağlansın. Korozyonu tekrar polisajla temizleniyor. Ön yüzeyin tasarıma uygun şekilde renkli cam tozları ile bezenerek uygun ısıda ve sürede pişirilmesiyle süreç tamamlanıyor.
Çok zahmetli, incelikli bir çalışma. Bu zarif tekniğe tarihte hangi dönemde rastlıyoruz?
Mine sanatının tarihi m.ö.1300'lere, Mısır'a kadar uzanıyor. Bununla birlikte Mezopotamyalılar; Çinliler ve Persler gibi binlerce yıl önce yaşayan medeniyetlerde de varlığına rastladığımız eski bir sanat dalıdır. Daha çok dini sembollerde, Orta Çağ'da kraliyet çevresinde, kilise süslemelerinde, kraliyet armalarında ve asil ailelerin mücevherlerinde sıkça tercih edildiğini görüyoruz.
Büyüleyici… Mine sanatına yönelik serüveniniz nasıl başladı?
El sanatları öğretmeniyim. Yıllar içinde kendimi geliştirmek adına zaman zaman özel ders ve kurslara katıldım. Mine sanatıyla tanışmam, devlet aracılığıyla 2011 yılında aldığım hizmet içi eğitimle oldu. Bu eğitimde gösterdiğim performansla Türkiye'nin farklı illerinde Halk Eğitim öğretmenlerine mine sanatını tanıtmak, öğretmek ve geliştirmek adına MEB tarafından eğitim görevlisi olarak vazifelendirildim. Mine sanatına duyduğum ilgi ve aşkla on üç yıldır çalışmalarıma devam ediyorum. Süreç içinde de Vakıf Eserleri Müzesi'nde, Tunalı Sanat Galerisi'nde, TBMM Mustafa Necati Kültür Evi'nde, Zülfü Livaneli Kültür Merkezi'nde ve bu yıl da T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Nuri Pakdil Edebiyat ve Müze Kütüphanesi'nde öğrencilerimle mine sergisi açtım. Resmi kanalla mine sanatıyla tanışmış olsam da, 2011 yılında başlayan bu tutku on üç yıldır devam ediyor. Sağlığım el verdikçe sürecek.
Bu güzide sanat dalı sizin için ne ifade ediyor?
Otuz yıldır epoksi, kâğıt rölyef, oilling, folklorik kitre bebek, ahşap gibi sanatlarla uğraşsam da artık üretme aşkı ve tutkusuyla tam zamanlı, mine sanatında yoğunlaştım. Mine sanatı benim için sınırları olmayan, uçsuz bucaksız bir derya. İç dünyamın özgürlük bayrağı…
Mine Sanatı Sergisi, kadim topraklardan geçen tüm medeniyetlere bir teşekkür
Serginizin konusu çok anlamlı. Âdeta zamanda yolculuk… Anadolu Medeniyetleri Sergisi fikri nereden çıktı, nasıl karar verdiniz?
Değerli, kutsal, mistik, kadim topraklarda yaşıyoruz… Ruhlarımızı biraz da eski zamanlarda yaşamış olan insanlardan, medeniyetlerden etkilenerek oluşturduğumuza inanıyorum. İzlerinin ruhlarımıza yansıdığını hissediyorum. Onları sanatlarıyla anarak farkındalık yaratmaya çabalıyorum. Kadim topraklardan geçmiş tüm medeniyetlere borcumuz olduğunu düşünüyorum. Anadolu Medeniyetleri Rüzgârı Mine Sergisi de böyle doğdu. Sergi için çalışmalarımız ekim ayı itibarıyla başladı.
Küratörü olarak, Anadolu Medeniyetleri Sergisi'nde siz neler görüyorsunuz, neler hissediyorsunuz?
Her bir parçayla bütünleşerek ve hissederek çalışıyoruz. Öğrencilerim beni bu hususta fazla detaycı bulduklarını espriyle ifade ederler genelde. Kadim medeniyetleri hakkıyla anmamız gerektiğine inanıyorum. Bu sebeple bazen bitmiş bir çalışmayı tekrar elden geçirdiğimiz bile oluyor. Her eser benim bir parçam, çocuğum gibidir.
Eserler, Çankaya Başkent Halk Eğitimi Merkezi'nde sanatseverlerle buluştu. Mine sanatını tanıtmaya yönelik kıymetli bir katkı… Yeni çalışmalarınız olacak mı?
Kendimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Çalışmalarım tutku ve özveriyle devam edecek...
Teşekkür ederim…
Zeynep Özcan