Edebiyat penceresinden Ankara’ya ve insanlarına bakış: Geleneksel Çayyolu Güç Birliği Öykü ve Şiir Günleri
Zeynep Özcan
Ankara'nın edebî atmosferine katkıda bulunan roman, öykü ve şiir buluşmalarını ilgiyle takip ediyor, çok kıymetli buluyorum. Bu toplantılara, hocalarım katkı sunduğunda tarifsiz hislerle yola koyuluyor, defterimi sayfalarca not almak üzere hazırlıyorum. Yazma eyleminin derin ve güçlü bir varoluş biçimi olduğunun altını çizen, benzersiz eserleriyle yolumuzu aydınlatan Eleştirmen, Yazar ve Eğitimci Çiğdem Ülker Hoca'm; Çayyolu Güç Birliği'nin Çankaya Belediyesi'nde gerçekleşen edebiyat buluşmasında katılımcıların seslendirdiği şiir ve öyküleri değerlendirdi.
Eleştiri ve değerlendirme kavramları
Eleştirmek, eleştirilmek, değerlendirmek ve değerlendirilmek kavramlarından oldum olası ürkmüşümdür. Bu iki kelime herkeste benzer düşünce ve duygulara sebep oluyor mudur, emin değilim. Çiğdem Hoca'mın editörlük derslerinde öğrendiğim bir bilginin endişemi dindirdiğini dün gibi anımsıyorum. Yazılarını, denemelerini, edebî eleştirilerini hayranlık ve ilgiyle takip ettiğim kıymetli hocam, bizlere eleştirmenin elemekten geldiğini anlatır. Sayfaya Yansıyan Hayattır Edebiyat kitabında "Edebî eleştiri, öznesi edebî eser olan yeni bir edebî metin. Bu yeni metin, o eserin değerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Değerlendirme kavramı da bu çabayla örtüşen bir başka akraba durum" cümleleriyle eleştiriyi kısaca tanımlar. Böylece duygu dünyamızda olumsuz çağırışımlar yapan bu iki kelimeyi derinden anlar, benimseriz.
İlerleyen satırlarda "Edebiyat ve edebiyatın eleştirisi de aynı bahçede, birbirine çok yakın akan komşu sulardan besleniyor" diyerek bizi alır, kitabın büyülü dünyasından çıkarır; katılımcıların paylaştığı öykülerin, şiirlerin ve hocamızın eşsiz yorumları karşısında hissettiklerimizi özetler. Kendimizi o bahçede, komşu sularda huzurla ilerlerken buluruz.
Çayyolu Güç Birliği Öykü ve Şiir Günleri, Oya Tür'ün açılış konuşmasının ardından Arzu Akman'ın "Birliğimizin yıllardır hazırladığı şiir ve öykü günlerine hoş geldiniz. Programımızın yazmaya özendirici olmasını diliyorum. Bizleri bu uzun süreçte yazmaya özendiren, kalemimize işleklik kazandırmada büyük katkısı olan sevgili öğretmenimiz, değerli yazar ve editör Çiğdem Ülker, iyi ki bu yıl da aramızda. Yoğun temposuna rağmen emeklerini bizden esirgemeyen hocamıza teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliyoruz" sözleriyle başladı.
Dinleyiciler arasında değerli hocamız Üstün Dökmen ve eşi Zehra Dökmen, İvme Okulları Müdürü Abdullah Sözen de vardı. Sayın Sözen: "Toplumlar değerleriyle yaşar, değerleriyle var olur. En büyük değerimiz Atatürk'tür. Bir köylü çocuğu, ODTÜ mezunu fizik öğretmeni olarak Cumhuriyet'e borçluyum" diyerek hepimizi duygulandırdı.
Çiğdem Ülker Hoca'mız: "Dostlukla, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Oya Hoca'm bizleri bir kez daha bir araya getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Edebiyat sınıfımız tam kadro burada, yoklama tamam. Bunun yanında yeni dostlarımız, yeni tanıştığımız arkadaşlarımız da var. İstanbul'dan gelen sevgili Zeynepçiğim burada, Üstün Dökmen Hoca'm, sevgili Zehra Hoca'm burada. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum" cümleleriyle, her zamanki nezaketiyle hayranlık uyandırdı.
Yazarlık makamı
Sözlerinde yazarlığın gizli sırlarının izini sürdüğümüz hocamızın, tüm değerlendirmelerine yer vermek mümkün değilse de Mustafa Gazal'ın eserine yönelik yorumlarını paylaşmadan edemeyeceğim.
"Koca Eyüp öykünüzü Refik Halid Karay izlenimleri alarak dinledim. Olağanüstü betimlemeler yaptınız. Betimlemeler, insan vücudunun devinimleri, insana ait gözlemin betimlemeleri, kurduğunuz diyaloglardaki canlılık… Öyle sanıyorum ki ancak süreç içinde kazanılıyor. İnsan yirmi yaşında yazar olamıyor. Yazarlık dediğimiz o makam, ancak uzun yılların birikimleri, gözlemleri, dünyaya, hayata çok dikkatli bakmanın sonucunda ortaya çıkıyor. Onun için bu, tecrübenin, incelikle hayatın düğümlerini seyrediyor olmanın ürünleri. Tıngı öyle bir kitap… Tebrikler…."
Edebiyat birleştirir, hayata anlam katar
Çayyolu Güç Birliği'nin edebiyata ve edebî buluşmalara değer veren yaklaşımını takdir etmek gerek. Çankaya Belediyesi'nin güzide salonunda Kamuran Okyar, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Elif'in Kağnısı" şiirini seslendirdikten sonra "Son Öykü" adlı eserini okudu. Güler Veli Dedeoğlu, "Cumhuriyet öğretmeni olmanın gururunu taşıyorum" cümlesinin ardından şiirini seslendirdi. Mustafa Gazal, "Yarı yaşam, yarı kurgu" sözleriyle tanımladığı hikâyelerini paylaştı. Mehmet Reşat Öner şiiriyle, Mehmet Tamer öyküsüyle, Birhan Akarsu şiiriyle katıldı. Satı Erdem Ulusoy yeni kitabı Gölgemi Aldım Yanıma'da yer alan Kırmızı Damgalı Bilek öyküsünü seslendirdi. Mesude Hanım, Ağlayan Araba eseriyle dinleyicileri duygulandırdı. Meltem Özdemir, yedi öyküsünden oluşan Sessiz Kadınlar kitabında yer alan "Damlaya Mektup" öyküsüyle katıldı. Nurhayat Hanım seslendirdiği şiirle konuklara hisli anlar yaşattı.
Acıdan, neşeden, sevgiden, nefretten, aşktan, öfkeden, incinmişliklerden, yaşanmışlıklardan, yaşanamamışlıklardan, ihtimallerden, mümkünlerden, imkânsızlardan doğan duygular kelimelere döküldü, cümlelere sarıldı. Cümlelerse öyküye, şiire dönüştü. Çayyolu Güç Birliği düzenlediği buluşmada, edebiyat penceresinden bakmamızı, öyküler ve şiirler aracılığıyla Ankara'yı, insanlarını ve duygu dünyalarını görmemizi sağladı.
Bir kez daha ayrımsadık ki… Edebiyat birleştirir, hayata anlam katar, başka bir dünyaya yolculuğu mümkün kılar. Edebiyatın kıyısında buluşmak, hepimize iyi gelir…