Bir Tarihi Yarımada serüveni
Zeynep Özcan
Günümüzün İstanbul'u kaybolan güneşle yavaş yavaş Bizans'ın İstanbul'una dönüşürken Tarihi Yarımada'da rehberimizin peşine takıldık. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitapta denk gelmiştim; macera dolu yolculuğa, maddi veya manevi hazine bulma amacıyla çıkmanın adıymış serüven. Ben de İstanbul Tükenmeden ekibi ve tur rehberimiz Mois Gabay'la çıktığım bu kıymetli serüvende heybemi kolay kolay unutamayacağım manevi hazinelerle doldurdum.
Yıllardır yanından geçerken durup hayranlıkla seyrettiğim eşsiz eserlerin hikâyelerini öğrenmenin beraberinde getirdiği hisleri tarif etmekte zorlanacağımdan eminim. Ne de olsa İstanbul'dan, Bizans Dönemi'nde Akropolis olarak inşa edilen Tarihi Yarımada'dan bahsediyoruz.
Serüvenimiz protokol yolunun yakınlarındaki Pierre Loti Caddesi'nde başladı. Şerefiye Sarnıcı ilk durağımızdı. Bir devrin su ihtiyacını karşılayan kıymetli yapıya doğru attığımız her adımda biraz daha geriye gittik. Ta ki 1.500-1.600 yıl öncesine ulaşana dek… Horasan harcı kullanılarak inşa edilen, kalın duvar ve sütunlara sahip asırları aşan eser hepimizi büyüledi. Meşhur Yerebatan Sarnıcı'ndan yüz yıl evvel yapılmış olmasına rağmen 2018'den beri ziyarete açıkmış.
360 derece Projection Mapping sisteminin kullanıldığı en eski yapı unvanını taşıyan Şerefiye diğer adıyla Theodosius Sarnıcı, tarihe tanıklık etmek isteyen misafirlere büyüleyici bir deneyim sunuyor. Bu sistem renk ve ışık oyunlarını kullanarak teknolojinin yol göstericiliğiyle mekânı üç boyutlu algılamamızı, daha doğrusu iyiden iyiye büyülenmemizi sağlıyor.
Kapıdan çıkıp yeniden Pierre Loti Caddesi'nden Divanyolu'na ulaşınca güzergâhımızın tarihteki öneminin de farkına vardık. Zafer kazananlar Yedikule'den şehre girip Altın Kapı'dan geçerek Mese Caddesi'ne ulaşır, oradan da saraya giderlermiş. Eserlerin hikâyelerini birer birer dinleyip ilerlerken üzücü manzaralarla da karşılaştık. Açık havada sergilenen birçok kıymetli buluntu maalesef çöplüğe dönüşmüş vaziyetteydi. Devletimizin ve vatandaşlarımızın el ele vermesiyle bu hazin sorunun çözüldüğünü görmeyi ne çok isterdim…
Turla gezmenin faydalarından biri de müzelerde bilet işleriyle uğraşmadan ilerlemek, dinlemek, not almakla ilgilenmek ve anın tadını çıkarmaktı. Heyecanla ziyaret etmeyi beklediğim durakların başında gelen Yerebatan Sarnıcı'na ulaştığımızda, uzun kuyruğa girmemize gerek kalmadan gruplara ayrılan kapıdan hızlıca içeriye ulaştık.
Rehberimiz paylaştığı değerli bilgilerle heybelerimizi doldurdu. Mois Bey, hem severek hem hüzünlenerek seyrettiğim Kulüp dizisinin kıymetli danışmanlarından. Eski İstanbullu. Kökleriyle derinden bağlı olduğu benzersiz şehrimizi öyle güzel anlattı öyle güzel anlattı ki üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen hâlâ hatırımda… Öğrendiklerimden birkaçını paylaşmadan edemeyeceğim:
-Bizans Dönemi'nde sarnıçlara ihtiyaç duyulurken Osmanlı Dönemi'nde dini sebeplerle akarsudan faydalanılmak isteniliyormuş. Dolayısıyla fethin ardından su depolanan bu yapılar tedavülden kalkmasa bile atıl hâle geliyor.
-Yerebatan Sarnıcı toplama mimariyle inşa edilmiş. Bu sebeple sütunların hemen hepsi birbirinden farklı.
-Uzun yıllar önce yalnızca sandalla ziyaret ediliyormuş. Hayal edebiliyor musunuz?
-Gözde sütunlardan birinde yer alan Medusa'nın hikâyesi meğer hiç de sandığımız gibi değilmiş. Detayları paylaşıp tura katılmak isteyenlerin hevesini kırmayayım.
-Meydandaki eserlerin Bizans'ın şehitlik bölgesine ait olduğunu bilmiyordum. Hâlbuki bunca yıldır Tarihi Yarımada'yı sıklıkla ziyaret ederim.
Turumuz Zafer Bayramı'nda gerçekleşti. Mois Bey kutlu günde Sultanahmet'te bulunmamızın hiç de tesadüf olmadığının altını çizdi. Şimdiki Hürrem Sultan Hamamı'nın önünde Hâlide Edip Adıvar'ın Millî Mücadele yıllarında bağımsızlık adına miting yaptığı bu güzide meydanda, 2023'ün 30 Ağustos'unda bulunmak, anmak:
"Türkiye'nin istiklal ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağız." sözlerini anlamak tarifsiz bir histi.
Gece gece sarnıç turu tahmin ettiğimden de keyifli bir deneyim olarak kalbime, hafızama kazındı. Şehrimizle bir olmak, yaşamak ve yaşatmak için hikâyesini bilmek şart. Değerli rehberimiz Mois Gabay'a, İstanbul Tükenmeden ekibine çok teşekkür ederim.
Unutmadan: Öğrendiğim her şeyi paylaştığımı düşünmeyin lütfen. Satırlarımda yer verdiklerim, dinlediklerimin ve not aldıklarımın yanında sadece birkaç küçük bilgi…
Zeynep Özcan