İsmail Heniye'nin Şehadeti ve Hamas'ın Geleceği: Barış Mümkün mü?
Zeynep Alkış
inna lillâhi ve inna ileyhi raciun.
Filistin direnişinin cesur liderlerinden İsmail Heniye, İran'da uğradığı hain bir suikast sonucu şehit olmuştur. Kendisi, Filistin halkının özgürlük mücadelesinde önemli bir rol oynamış, adalet ve bağımsızlık için canını ortaya koymuş bir kahramandır. Bu acı kaybımız, direniş ruhumuzu daha da güçlendirecek, İsmail Heniye'nin bıraktığı mirası devam ettirme kararlılığımızı pekiştirecektir.
Şehidimizin ruhu şad olsun, Allah ona rahmet eylesin,şehadetini mübarek eylesin. Sevenlerine sabırlar versin.
Filistin halkının haklı davasında kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.
Başsağlığı ve dua dileklerimle, bir kaç satır kaleme almak istiyorum…
Şehit Edilen İsmail Heniye Üzerine;
İsmail Heniye, Filistin direniş hareketinin önemli figürlerinden biri olarak tanınan bir isimdi. Hayatı boyunca Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine adanmış bir lider olarak bilinen Heniye, hem iç hem de dış politikada etkili bir role sahipti. Onun şehadeti, sadece Filistin için değil, tüm İslam dünyası için büyük bir kayıp olduğu tartışılmaz.
Heniye'nin şehit edilmesi, Filistin davasının merkezindeki liderlik boşluğunu daha da derinleştirdi. Onun liderliği, Filistin halkının İsrail işgaline karşı direnişinde önemli bir sembol olmuştu. Heniye, yalnızca askeri bir lider değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal bir figürdü. Onun ölümü, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olucaktır.
Heniye'nin şehit edilmesi, aynı zamanda bölgedeki siyasi dengeleri de etkileyen bir olaydır. Bu durum, İsrail-Filistin çatışmasının çözümüne yönelik çabaların zayıflamasına ve Filistin halkının daha fazla sıkıntı yaşamasına yol açabilir. Ayrıca, Heniye'nin ölümü, Filistin direniş hareketi içindeki farklı fraksiyonlar arasında güç mücadelelerine neden olabilir.
Heniye'nin İran Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine davet edilmesi, bölgedeki diplomatik ilişkilerin ve stratejik önceliklerin bir yansıması olarak okuyabiliriz . Bu davet, İran'ın Hamas ile olan yakın ilişkilerini güçlendirme ve Filistin davasına verdiği önemi vurgulama çabası olarak yorumlanabilir.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın İran'daki bir yemin törenine davet edilmemesi, İsmail Heniye'nin ise davet edilmesi, Hizbullah, zaten İran'ın en yakın müttefiklerinden biri ve Nasrallah'ın yemin törenine davet edilmemesi, ilişkilerde bir sorun olduğunu göstermez. Hamas 'a desteği öncelemek adına olabilir. Tabi bunlar siyasi düz okuma , komplo teorileri de farklı soru işaretleriyle dolu.
İran'ın Güvenlik Zaafı mı Var?
Son dönemde İran'da iki önemli şahsiyetin öldürülmesi, İran'ın güvenlik zaaflarını gündeme getirdi. Bu durum, İran'ın iç ve dış güvenlik mekanizmalarının ne kadar sağlam olduğu konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor.
İlk olarak, Kasım Süleymani'nin ABD tarafından düzenlenen bir hava saldırısında öldürülmesi, İran'ın en önemli askeri figürlerinden birinin kaybı anlamına geliyordu. Süleymani, İran'ın bölgesel stratejisinin mimarlarından biriydi ve onun ölümü, İran'ın bölgedeki etkisini zayıflatma potansiyeline sahipti. Süleymani'nin ölümü, İran'ın askeri ve istihbarat kurumlarının ABD gibi dış aktörler tarafından nasıl delindiğini göstermesi açısından önemli bir olaydır.
İkinci önemli kayıp ise, İran'ın nükleer programının önde gelen isimlerinden biri olan Muhsin Fahrizade'nin suikastı oldu. Fahrizade'nin öldürülmesi, İran'ın nükleer güvenlik alanında ciddi zafiyetler yaşadığını ortaya koydu. Bu suikast, İran'ın nükleer programının İsrail ve diğer Batılı ülkeler tarafından ne kadar yakından izlendiğini ve bu tür operasyonların ne kadar başarılı bir şekilde yürütülebileceğini gözler önüne serdi.
Bu iki olay, İran'ın iç güvenlik mekanizmalarının ciddi anlamda zayıfladığını ve dış istihbarat servislerinin ülke içinde operasyon yapma kapasitesinin arttığını göstermektedir. Bu durum, İran'ın bölgesel ve uluslararası alanda stratejik avantajlarını kaybetmesine yol açabilir. İran, bu tür güvenlik zaaflarını gidermek için iç güvenlik önlemlerini artırmalı ve istihbarat servislerini yeniden yapılandırmalıdır. Aksi takdirde, benzer olaylar İran'ın iç ve dış politikadaki gücünü daha da zayıflatabilir.
Bu güvenlik zaafiyetin arka planında ahlaksız işbirliği olabilir mi?
İran ve İsrail arasında doğrudan bir işbirliği olduğunu söylemek zor. İsrail'in istihbarat servisi Mossad, özellikle İran'ın nükleer programı ve bölgedeki diğer stratejik hedefleri konusunda aktif bir şekilde çalışıyor. İran'ın güvenlik zaafları, genellikle Mossad'ın bölgedeki etkili operasyonları ile ilişkilendiriliyor. Ancak, İran ve İsrail arasındaki doğrudan bir işbirliği iddiası, mevcut siyasi ve askeri gerçeklikler ışığında pek mümkün görünmüyor.
İran, Hamas ile ilişkilerini güçlendirme ve Filistin davasına destek verme konusundaki kararlılığını göstermek için İsmail Heniye'yi davet etmiş olabilir. Bu, İran'ın bölgedeki direniş hareketlerine olan desteğini sürdürdüğünü ve Filistin meselesine olan bağlılığını göstermektedir. İran, bu tür diplomatik jestlerle, Filistinli grupların desteğini kazanarak bölgedeki etkisini artırmayı hedefliyor olabilir.
Ancak, bu tür hamleler her zaman spekülasyonlara ve soru işaretlerine yol açabilir. Özellikle, İran'ın bölgesel politikaları ve stratejileri konusunda farklı yorumlar yapılabilir.
İran'ın Filistin davasına verdiği destek ve Hamas ile olan ilişkileri, İran'ın bölgedeki etkisini artırma ve İsrail'e karşı olan direnişi destekleme çabalarının bir parçası olarak görülebilir. Bu tür stratejik adımlar , bölgedeki dinamikleri ve güç dengelerini değiştirebilir. .
Özetle, İsmail Heniye'nin ölümü Hamas'ın iç yapısını ve Filistin davasını etkileyecek önemli bir olaydır. Barışın mümkün olup olmadığı, Hamas'ın yeni liderinin politikalarına, İsrail'in tutumuna ve uluslararası toplumun rolüne bağlı olarak şekillenecektir.
Uluslararası toplumun, özellikle ABD ve AB gibi büyük güçlerin, barış sürecine verdiği destek ve baskı, tarafları barış masasına oturtma konusunda kritik bir rol oynayabilir.
Filistin içindeki diğer gruplar ve halkın tutumu da barış sürecini etkileyen önemli bir unsurdur. Filistinliler arasında birlik sağlanması, barış sürecine olan desteği artırabilir.
Ancak, barışın sağlanması için öncelikle tüm Müslümanlarınvicdanlarının özgürleşmesi gerekir.