Şifalı sorular yazı dizisi: Alma verme dengesi
Yasemin Gazanker
Hocam merhaba. Size soru sorabilmek ve ilgiyle cevapladığınızı bilmek çok güzel. Bunun için size teşekkür ediyorum. Sorum şu: Ben çevremdeki insanların ailem ve sevdiklerimin daima iyiliğini isteyen anne babasına çok düşkün ve her şey güzel olsun diye sürekli çabalayan bir insanım. Fakat tüm bunları yaparken davranışlarım ve üslubumun çoğunlukla bu niyetimin tam tersini yansıttığını fark ediyorum. Aslında kendimden verdiğim kadar alamadığımı görünce gergin ve telaşlı bir insan haline giriyor ve günün sonunda hep yorgun oluyorum. Eşim bir işkolik. Hayatı sürekli erteliyor ve dolayısı ile kendimi yalnız ve ilgisiz kalmış hissediyorum. Bu satırları buraya yazabilmek ve duygularımı aktarmak bile beni nasıl da rahatlattı hocam. Tüm bunları ve bu duygularımı nasıl değiştireceğim? Artık bu durumlar beni tüketiyor. Ben hayatımın değişmesini, eşimin de her günün kıymetli olduğunu ve geri getirilemez olduğunun bilincine vararak yaşamasını istiyorum. Bunun için bana yardımcı olabilir misiniz?
Merhaba canım benim. Hoş geldin. Sorularınız ve ilginiz için ben sizlere minnettarım ve çok teşekkür ederim. Sizlerin yönelttiği sorular birçok okuyucumuz için şifa oluyor. Ne mutlu bize birlikte iyi oluyoruz.
Öncelikle bu köşemizde herkesin ortak sorunlarına dikkat çeken soruları alıp yanıtlıyorum. Ve paylaştığınız sorununuz o kadar çok genç kadının ortak sorunu ki inanamazsınız. Sürekli vermeye çalışan kadının karşısında bir türlü bunu görmeyen eş ve aile modeli ülkemizin en büyük ilişki sorunlarından birisi. Bu şekilde söylediğimizde inanılmaz büyük bir adaletsizlik ve haksızlık gibi göründüğünün farkındayım. Bununla birlikte bu haksızlıklara bugüne kadar baktığın açıdan değil, başka bir açıdan bakmanı sağlayacağım izin verirsen. Bizler genellikle küçük yaşlarımızdan itibaren büyük bir vefa borcu duygusu ile büyütülürüz. Ailemize, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize ve hatta devletimize kendimizi borçlu hissederek büyütülen nesilleriz bizler. Neredeyse hayatımızdaki her kişiye borçluyuzdur. Onlar verir, biz alırız; onlar verir, biz alırız... Ve sonunda bu borcumuzu ödemek için büyük çabalar içine girer elimizden gelen her şekilde bu ağır yükten kurtulmaya çalışırız. Peki bu mümkün mü? Gerçekten borçlu muyuz? Ya aslında borcumuz yoksa ve biz bu şekilde hissederek kendi kendimize büyük bir borç içine giriyorsak? Şimdi senden bu soruları iyice düşünmeni ve cevaplamanı istiyorum. Sessizce önce kendine odaklan. Derin nefes al ve içe doğru, duygularına doğru bir yolculuk yap. Nerede başladı ve nasıl başladı bu sorunların?
Seninle bu soruların cevaplarını bulman için ufak bir gezinti yapalım. Bak bakalım denge nerede bozulmuş. Hayata geldiğinde belki sağlıklı belki de sağlıksız bir ailenin içinde gözlerini açtın. Onlar sana bakım verdi, güven ve şefkat verdi sen ise onlara koşulsuz bir sevgi ve mutluluk duygusunu verdin. Yani borcun yok. Alacaklısın çünkü parayla satın alınamayacak tek şey koşulsuz bir sevgidir. Biraz büyüdün ve ailen sana anlayış, güvenlik, bakım ve eğitim alanlarını verdi. Sen ailene umut, heyecan, coşku ve hayata tutunmak için bir sebep verdin. Borçlu değilsin unutma alacaklısın çünkü belli bir yaştan sonra çocuğunun verdiği umut ve heyecanı hayatta hiçbir koşulda satın alamazsın. Okul bitti ve sen artık bir yetişkin oldun. Bir ailen, bir işin ya da bir statün oldu. Onlar sana geleceğin için gerekli şartları sağlarken sen onlara tatmin, başarı ve cesaret verdin. Borçlu değilsin unutma. Alacaklısın çünkü hayatta satın alması en zor şeydir başarı duygusu. Ve sorumluluklarını yerine getiren bir eş, bir ebeveyn ve bir evlat oldun. Onlar sana yeni bir aile için zemin hazırladı fakat sen onlara kocaman bir dünya verdin. Yeniden başladıkları bir hayal ve bir eser. Şimdi sana şunu söylemeliyim. Kendini borçlu hissettiğin her ilişkide hata yaparsın. Çünkü artık sen borçlu, o alacaklı konumundadır. Ve bu durumda herkes görevini layıkı ile yerine getirmek zorunda kalır. Onları bu pozisyonda tutan senin inanç kalıpların. Burayı görmeni ve fark etmeni istiyorum. Bu durumu serbest bıraktığında ve sen onlardan razı olduğunda onların da senden razı olduklarına kendi bilinçaltını inandırdığında işler bir anda yoluna girecek ve ilişkilerin düzelecektir. Unutma ki senin en büyük düşmanın yine sensin. Ve o düşmanı yok edebilecek tek kuvvet yine sensin. İnançların değişirse dünyan değişir ve imkansız mümkün olur.
Harika bir evlat ve eş olduğun için önce kendine teşekkür et ve bu inançla ilişkilerine odaklan canım benim.
Bu yazıyı daha çok insanla paylaş, sorularını yorumlar kısmına veya sosyal medya hesaplarımıza yaz ve çok fazla kişinin şifa almasına vesile ol! Çünkü biz "Birlikte iyi olabiliriz!"
Farkında ol, farklı ol sevgili yol arkadaşım…
Yasemin Gazanker