Tercihlerimiz
Veysi Akay
Haziran ayından itibaren 2 haftada bir Haberler.com sitemizde sizlerle birlikte özellikle eğitim başta olmak üzere ülke gündemini, ekonomiyi, siyaseti, tarihi ve bilimi yazmaya çalışacağım. Yine aynı şekilde, aynı aralıklarla eğitim öğretim başta olmak üzere gündemi yetkin konuklarla değerlendireceğimiz yayınımızı da beraber gerçekleştireceğiz.
Bu vesile ile bu fırsatı bizlere veren Haberler.com ailesine, kıymetli dostlar Ekrem ve Bedia Teymur'a özellikle teşekkür ederim.
Türkiye gibi yoğun gündemli bir ülkede günlük ve anlık değerlendirmelerin geçici yanlışlarına düşmemek için haftalık ve aylık analizlerle daha kalıcı ve sağlıklı değerlendirmeler yapmak ana hedefimiz olacaktır. Yazılar ve programlarla ilgili her türlü görüş ,öneri ve eleştirilerinizi veysiakay@hotmail.com ve veysiiakay.47@gmail.com adresimize yazabilirsiniz.
Yeni köşemizin ve programımızın bol okuyuculu ve izleyicili olmasını temenni ederim.
Baharı yaşamadan doğrudan yaza girdiğimiz bu hafta sizlerle ilk yazımızı da paylaşmış olacağım. Hızla tükettiğimiz bir kış, hızlıca akan bir ilkbahardan sonra, çoğunlukla tatil havasında geçecek bir yaza ulaştık. 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen genel seçimler dolayısıyla esasen ülkenin can yakıcı birçok sorunu ötelenmiş idi. Seçim sonuçları da neticelendiğine göre şimdi sorumluluk sahipleri başta olmak üzere herkese düşen asıl ve esas konulara dönüp ülke ve gelecek için çalışmalara başlamaktır.
Ülkemiz uzunca bir süredir yoğun ve yorucu gündemleri çok hızlı bir şekilde tükettiği için Türkçemizde bir darbımesel olan ancak son derece derin mana içeren "durup, düşünme " dönemine girmek zorundadır. Ekonomiden göçmenlere, kira sorunundan döviz sıkıntısına, Galatasaray'ın şampiyonluğundan Fenerbahçe'nin kara bahtına, onlarca gündemi tüketirken bence derinlikli ve nitelikli bir şekilde ele alamadığımız eğitim konusunu artık bu ilkelerle en başa almak zorundayız.
Eğitim sahamızdaki sorunlarımız bugün başlamadığı gibi yarın da bitmeyecek kıvamdadır. 20 yılı aşkın süredir iktidar olan Ak Parti ve Cumhurbaşkanından artık eğitimin niteliğine, derinliğine inmesini beklemek zorundayız.Pandemi, ekonomik kriz, deprem gibi gerçekten ağır problemlerin gölgesinde yaklaşık 3 eğitim dönemini bu ay geride bırakmış olacağız. Haziran ayı içinde de LGS ve YKS gibi gençlerimizin hayatlarında son derece kritik olan sınavları da yapmış olacağız. Türk eğitim sisteminde kademelerin genellikle 4 yılla ayrıldığını dikkate aldığımızda, hangi kademede olursa olsun eğitimin içinde bulunan her bir öğrencimiz bu dönemde bir kademeyi telafisi zor bir şekilde geride bırakmıştır.
Zorlu geçen son 3-4 sezonu toparlamak ve gelecek on yıllar içinde doğru programlar sunmak için en başta idarecilere ve sonrasında sendikalara, sivil toplum yapılarına, öğretmenlere ve ailelere düşen vazifeler var. Anaokullarından ilköğretime, liselerden yükseköğretime, mesleki okullardan yüksek lisans, doktora çalışmalarına kadar her bir kademe ile ilgili gözlem ve düşüncelerimi tüm bu yazılarımda özetle aktarmaya çalışacağım.
Yeni hükümetin kurulacağı ve eğitimin yeni liderinin ve kadrolarının belirleneceği bu günlerde eğitimin çok fazla "değersizleştirildiği" bu dönem ile ilgili temel önermem ise eğitim ekosisteminin bir bütün halinde ele alınmasının zorunluğudur. Öğretmen ve kitabın, okuma ve liyakatin en değerli kavramlar olduğu bir "iklim" oluşturulamadığı zaman açıkçası yine bir kısır döngüye girmememiz mümkün olamayacaktır.
2022 Şubatında ismi Öğretmenlik Meslek Kanunu olup ne "Öğretmenliğe" ne" Meslek" ilkelerine ne de heybeti ile muhataplarına sürur veren "Kanuna" yakışmayacak bir şekilde çıkan yasa, süreç içerisinde öğretmenlerin odasında ve okulunda eğitim iklimini bozan bir noktaya gelmiştir. Öğretmenleri kendi içinde özensizce ayıran, ekonomik olarak bir kıskaca alan bu düzenleme derhal dört başı mamur, esaslı bir kanuna dönüştürülmelidir. Gençlik döneminin en heyecanlı dönemi olan lise çağı öğrencilerimize ise hemen dokunulmalıdır. Bilginin çeşitlendiği, çok hızlı bir şekilde aktarıldığı günümüzde ağır ve hantal lise eğitimimizin 4 bazı okullarda 5 yıl olması ise bana göre yaptığımız en büyük hatadır. Liselerimiz geçmişte de olduğu gibi 3 yıla indirilmelidir. Mevcut müfredat ve öğretmen dağılımı ile bu çok kolaylıkla gerçekleştirilecektir. Fiilen lise son sınıfların uzun sürelerdir okula devam etmediği, son 3 yıldır ise devam ve devamsızlığın resmen devre dışı bırakılarak adeta 1 yılın örgün eğitim dışında geçirildiği bir duruma kesinlikle doğru bir usulle el atılmalıdır. Bu hem mevcut lise eğitimi üzerinden temel eğitimi hem de lise sonrasında devam eden yüksek eğitim sistemimizi doğrudan etkileyecektir. Okula devamın istenmediği, dolayısı ile sınav yoluyla yapılan ölçme sisteminin de çalışmadığı bir faaliyete eğitim ismini vermekte aslında eğitime yaptığımız en büyük kötülük olacaktır.