Bakmadangezme Tuğçe Şen serbest paraşüt (Skydiving) deneyimini anlatıyor
Tuğçe Şen
Daha önce hiç gökyüzüne dalış yapmış mıydınız? Gökyüzüne dalış kulağa ilginç geliyor ama yapılan eylem gerçekten de öyle! O zaman hiç vakit kaybetmeden kendimizi görünmez gökyüzü okyanusuna bırakalım…
Serbest Paraşüt, Türk Hava Kurumu'na bağlı olan İzmir Selçuk Paraşüt Okulu / Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilebiliyor.
Paraşütle atlama hakkında biraz bilgi vermemin, sizleri de atlayışa daha hazır hissettireceğine ve atlayış için sizi cesaretlendireceğine eminim. Bu nedenle buyurun paraşütle atlayış deneyimimize.
Paraşütle atlama, genellikle hava araçlarından çıkış yapılarak boşlukta ve belirli bir yükseklikte paraşüt açarak yavaş bir şekilde yere inilen bir aksiyon sporudur. Hava aracından çıkış ve paraşütün açılması arasındaki zaman ise serbest düşüş olarak adlandırılır. Atlanılan yüksekliğe göre paraşütün serbest düşüş yapılmadan da açılması gerektiği durumlar olabilir.
Peki serbest paraşüt yaparken neler kullanmamız gerekiyor? Hangi malzemeler kullanılıyor? Bizim özel olarak yapmamız gerekenler neler? Tabi ki bunların hepsini de sizler için bu minik satırlara bırakıyorumm.
Serbest Paraşüt Malzemeleri
Kanat (Paraşüt): Çeşitli ebat ve performans yapılarında, açılış şokuna dayanıklı naylon malzemelerden (kimi polyester katkılı) imal edilmiş, fren ipleri ile kumanda edilebilen, alt ve üst iki kumaş yüzeyin dik kumaş duvarlar aracılığı ile birbirine dikilerek, cell cell (hücre hücre) dediğimiz hava alıkları ile aerofoil bir yapıda oluşturulmuş; kanat adını verdiğimiz paraşüttür.
Harness (Kuşam): Paraşütçüyü askı ipleri ve taşıyıcı kolonlar ile kanada bağlayan, üzerinde ana paraşüt, yedek paraşüt, kılavuz paraşüt ve açma sistemlerini bulunduran kuşam ve çanta tertibatıdır.
Yedek Paraşüt: Ana paraşüt açılmadığında veya açılan paraşüt taşıma özelliğini kaybettiğinde paraşütçünün hayatını kurtarmak üzere tasarlanmış, yine aynı ana paraşüt yapısında ve şeklinde ikinci paraşüttür. Bu paraşüt kesinlikle yedek katlama işlemini iyi bilen profesyonel katlayıcılar tarafından itina ile katlanır ve kesinlikle açılır. Açılmama oranı hemen hemen hiç yoktur.
Tandem Atlayış, bir paraşütle iki kişinin atlayış gerçekleştirmesini ifade etmektedir. Bu kişilerden ilki paraşüt eğitmeni olurken bir diğeri de öğrenci ya da deneyimleyen kişi olmaktadır. Elbette ki ben de tandem atlayış öğrencisi olmayı deneyimledim ve gerçekten çok keyifli, tarifsiz bir duygu yaşadım. Bu duyguları tarif etmeden önce tandem atlayışın gerçekleşme süreçlerini aktarmayı daha doğru buluyorum.
Tandem Atlayışı, verilen 15 dakikalık brifing ile başlamaktadır. Bu süreçte, alanında uzman pilot eğitmenler size uçağa giderken, uçağın içinde, atlarken nasıl duracağınızı, neler yapacağınızı detaylı olarak anlatmaktadırlar. Brifing sonrasında asıl uygulamalı deneyim aşamamız başlamaktadır. Tecrübeli Türk Hava Kurumu Tandem pilotları eşliğinde 12.000 fit yani 4000 metreye çıkılır. Serbest atlayış, ortalama 200-210 km hızla 45-50 saniye sürmektedir. Daha sonra açılan çift kişilik paraşüt ile Efes Antik Kenti üzerinde süzülürken Ege Denizine vuran güneş ve masmavi bir gökyüzü de size eşlik ediyor olacak.
Tandem atlayışları, hava şartlarının uygun olduğu süreçlerde haftanın 6 günü devam etmektedir (Salı günleri atlayış yapılmamaktadır.) Atlayış için belirlenen yaş aralığı 16-65 tir. 18 yaşından küçük bireylerin atlayış gerçekleştirebilmeleri için veli onaylarının olması gerekmektedir. Atlayış yapmak istediğiniz tarihten en az 1 hafta önce rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir. Atlayış yapmak isteyen kişilerin boyu 190 cm'yi geçmemelidir. Tandem için maksimum kilo limiti 90 kg, minimum kilo limiti 45 kg'dir.
Tandem atlayışta hava şartları çok önemlidir. 21 Temmuz'da atlayışı planlayarak eğitim merkezine gittiğimizde Kuzey rüzgarlarının dönmesi sonucu atlayışımız iptal olduğunda bunu kendi gözlerimizle görüp önemini daha iyi anlamış olduk. Sonrasında kurumdan haber beklemeye başladık. Basın Yayın Daire Başkanı Muammer Evci'nin arayıp atlayış için yeniden gün vermesiyle de nihayetinde atlayışımızı gerçekleştirmiş olduk.
Şimdi gelelim benim için en heyecanlı noktaya, elbette ki atlayışın ne hissettirdiği, sizi nasıl bir duygu durumuna ittiği ve bütün sürecin sizi nasıl etkilediği. Brifing aşamasından itibaren içinizi garip bir duygu kaplıyor. Heyecan deseniz değil, korku ile karışık anlamsız bir duygu gerçekten. En azından ben böyle hissetmiştim. Yükselmek için uçağa adımınızı attığınız ilk an heyecanınız giderek artıyor. Her şeyin oldukça sıradan gibi göründüğü, herkes için yalnızca sıradan bir atlayış gibi görünen bir ortamda kendinizi yabancı hissediyorsunuz bir anda. Uçakta sürekli olarak uçuşla ilgili konuşmalar gerçekleşiyor, bilgi aktarımları yapılıyor. Hepsini duyuyorsunuz ama anlamlandıramıyorsunuz falan derken geliyorsunuz o 4000 metreye. 12.000 fite karşılık gelen bu yükseklikten aşağıya bakınca bilmem kaçıncı şokunuz sizi selamlıyor. Çünkü artık aşağıya baktığınızda her şey gözünüze çok çok daha küçük görünüyor.
Uçağın kapısı yavaşça aralanırken tandem pilotunun sizi kendisine dört bölgeden bağlayışı ile "Gerçekten atlıyorum, evet şu an!" diye bir içinizden geçiriyorsunuz, karar değiştirmek için zamanınız yok, öyle bir isteğiniz de yok zaten ama sanki atlamak için biraz daha beklemek istiyor gibisiniz, öyle düşünün. Hep bir hazır hissetmeme, hep bir heyecanla korkunun arasındaki yüksek an var zihninizde. Bu düşüncelerle boğuştuğun sırada pilota bağlanma süreciniz tamamlanıyor. Sonradan içinizden ya da belki de dışınızdan hiç fark etmeden "Oh be, şu an güvendeyim!" diyebiliyorsunuz.
Zaten yeterince küçük olan uçakta iki adımda kapıya geliyorsunuz ve sonrasında kendinizi aşağıda bulmanız an meselesi oluyor. Tam o sırada karşınızda olan kameramana gülümsemeniz söyleniyor… Sonrası tahmin ettiğiniz gibi, kendinizi boşlukla buluveriyorsunuz. O düşme anı, hiçbir yerden düşmeye benzemiyor. Rüzgâr sert bir biçimde vücudunu delip geçerken sen de bir yandan onu delip geçiyorsun adeta. Bu duyguyla mücadele ederken kameraman senden rahat olmanı ve poz vermeye devam etmeni istiyor elbette. Kısa bir süre sonra içiniz çok rahatlıyor ve işte o sırada ne kadar huzur veren bir durum içerisinde olduğunuzu, özgür olduğunuzu fark ediyorsunuz. Ölüm ile yaşam arasında bir an yaşıyorsunuz fakat asla korkmuyorsunuz. Belki de cesaretin sizin vücudunuzda tam olarak yer ettiğini hissettiğiniz an, o an oluyor.