Haberler

Bakmadangezme Tuğçe Şen Medeniyetlerin Gizemli Ev Sahibi ‘GÖBEKLİTEPE’ yi anlatıyor

Tuğçe Şen

Tuğçe Şen

Seyahat Yazarı - Dijital İçerik Üreticisi / Bakmadan Gezme
01.02.2022 09:11

Hiç kimsenin bilmediği bir Göbeklitepe...

Şimdi usulca bir nefes aldım ve "hislerimi kelimelerle nasıl ifade edebilirim, aslında hangi kelimeleri seçersem benim hissettiklerimin karşılığı olur?" onu düşünüyorum. Ben bu gizemli dünyaya bir adım attım ve hala o adımı geri çekip büyüsünden çıkamadığımı hissedebiliyorum. Tek korkum bunları ifade edebilecek ve sizlerin de hissetmenizi sağlayacak kelime bulamamak oluyor. Çünkü buranın ruhu size geçiyor ve kalbinizden hissetmeye başlıyorsunuz, tüylerinizin ürpereceği bir gezi yazısı olacağı için işime bir kez daha aşka sarılıyorum ve kalemimi daha sıkı tutuyorum...

Şanlıurfa, meşhur Balıklı Göl'den, sular altında yatan Halfeti'ye kadar binlerce yıllık köklü bir tarihe ev sahipliği yapıyor. Şehir merkezinden çıktıktan sonra doğu yönünde 18 kilometre ilerleyip Örencik Köyü yakınlarına geldiğimizde, insanlık tarihinin sıfır noktasına kavuştuğumuzdaki o his bizi Şanlıurfa'ya adeta bağlıyor.

Dünya tarihinin en önemli kalıntılarının ülkemizde ve Şanlıurfa'da olması aslında beni hiç şaşırtmıyor. Dünya medeniyetleri tarihinde Mezopotamya ayrı bir öneme sahip çünkü bütün Anadolu bu zenginliklerle adeta yoğrulmuş ve günümüze kadar gelmiş. Bazılarının hala gizemini koruduğu bu tarihi değerler, kadim topraklarımızda her devirden bir hatıra defteri gibi sunuluyor bizlere.

Dünya tarihinin en uzun ve karanlık çağı olan Neolitik Çağ döneminden kalma çok önemli bir değerin sayfalarını artık çevirmeye başlayabiliriz canlarım.

Bakmadangezme Tuğçe Şen Baş Medeniyetlerin Gizemli Ev Sahibi 'GÖBEKLİTEPE' yi Anlatıyor.

Milattan Önce 12000 yılına ait dünya tarihinin bilinen en eski ve en büyük tapınağı...

Tarihi, hikâyesi ve tüm gerçekliğiyle adeta göz kamaştırıyor ve insanda duygu seli oluşturuyor. Göbeklitepe, son dönemde dünyanın gündemine oturmuş ve 2019 yılı, ziyaretçilerin yoğun ilgisi sayesinde 'Göbeklitepe Yılı' ilan edilmişti. Hala akılların almadığı insanlığın inşa ettiği ilk tapınak olma özelliğini taşıyan yeni ismi ile 12 Tepe, tarihin yeniden yazılmasına neden oldu.

12 bin yıllık tarihiyle birlikte Göbeklitepe; Mısır piramitlerinden yaklaşık 7 bin, İngiltere'de bulunan Stonehedge'den ise 6 bin yıl daha eski.Gerçekten tüyleriniz ürperdi değil mi? Hala piramitlerin o zamanlarda nasıl yapıldığı sık sık dünya gündemine gelirken aslında Göbeklitepe adeta derin bir uykudaymış da haberimiz yokmuş. Zorlu bir süreç olsa da nihayet uyandı ve merak içinde bekleyenlere tüm ihtişamıyla göründü "ben buradayım" dedi.

Gün Yüzüne Çıkış

Göbeklitepe ilk olarak 1963 senesinde İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi iş birliği ile bölgede yapılan 'Güneydoğu Anadolu Araştırma Projesi' çalışmaları sırasında keşfediliyor fakat yeterli önem verilmediği için keşif aydınlanamıyor.

1986 yılında ise Göbeklitepe'nin bulunduğu tarlanın şimdiki sahibi Mahmut Yıldız'ın öz amcası Şavak Yıldız, tarlayı atla çift sürerken 50 cm boyundaki 'Bereket Heykelini' buluyor. Nedir ne değildir öğrenmek için Şanlıurfa Müzesi'ne götürmek üzere at arabasına heykeli yükleyip 20 kilometre bir yol alıyor. Şavak Yıldız'ın Bereket Heykelini, Şanlıurfa Müzesi'ne götürmesiyle tekrar çalışmalarda bir hareketlenme olsa da kayda değer bir çalışma yine yapılmıyor. Bereket heykeli müzenin bahçesine konuluyor ve diğer eserler gibi sergilenmeye devam ediyor.

Sonraki dönemlerde ise çevredeki Neolitik Çağ höyüklerini inceleme çalışmalarında bulunan ve o zamanlar stajyer olan Alman Arkeolog Profesör Klaus Schmidt, baraj altında kalan Nevali Çöri'den çıkarılan eserlerin taşınması için Şanlıurfa Müzesi'ne gidiyor. Klaus'un, müzeye gittiği zaman müzenin bahçesinde bulunan Bereket Heykeli dikkatini çekiyor ve görevlilerden bilgi almaya çalışıyor. Heykeli, Şavak Yıldız'ın getirdiğini öğrenip bu sefer tarlanın yolunu o tutuyor ve bölgede inceleme yapıyor. Tarladan örnek taş alıp Almanya'ya giden Klaus Schmidt sonrasında ise kazı çalışmaları ve gerekli araştırmalar için 1994'te izin istiyor.

Keşfi 1963 senesine dayansa da türlü ihmaller yüzünden 1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Urfa Müzesi tarafından ortak bir çalışmayla asıl serüven başlıyor. Göbeklitepe'nin kâşifi olarak anılan 2007 yılında kazı başkanlığına getirilen Alman Arkeolog Klaus Schmidt, yıllarca süren kazı çalışmalarını yakından takip etmiş, gelen misafirlerle yakından ilgilenmiş ve onlara gezilerde hep rehberlik etmiş. 1978 yılında ilk olarak Norşuntepe kazılarına katılıp o tarihten itibaren Mezopotamya'dan kopamayan Klaus, 2014 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu maalesef aramızdan ayrılmış.

2018 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınan Göbeklitepe dünyada şimdiye kadar keşfedilmiş neolitik çağa ilişkin en önemli keşif alanı olma özelliğini taşıyor. Göbeklitepe tarihinin dayandığı zamanlara baktığımızda insanlığın daha yerleşik yaşama geçmediğini, avcı ve toplayıcı olarak göçebe yaşam sürdüklerini düşünüyorduk. Tarih kitaplarından hepimiz aşinayız insanlığın tarımın keşfiyle yerleşik hayata geçtiğini hatta Neolitik Çağ'da demir dahi kullanmayı bilmediklerini, çanak çömlek yapımına bile başlamadıklarını hepimiz böyle öğrendik. Ancak Göbeklitepe'nin gün yüzüne çıkışıyla tüm bu bilgiler hatta çok daha fazlası tekrardan yazılır oldu.

Bakmadangezme Tuğçe Şen Baş Medeniyetlerin Gizemli Ev Sahibi 'GÖBEKLİTEPE' yi Anlatıyor.

1995'te başlayan kazı çalışmaları günümüzde halen titizlikle devam ediyor şimdiye kadar bölgede birbirlerine benzerlikleriyle dikkat çeken ve anlamları henüz çözülemeyen 6 tapınak bulundu. Fakat bu tarihi sit alanı, şimdiye kadar gün yüzüne çıkandan daha da fazlasını kapsamaktadır. Yapılan jeomanyetik çalışmalar sayesinde bölgedeki tapınakların 20'ye kadar ulaşabileceği tahmin ediliyor.

Göbeklitepe'nin ne olduğu hakkına çeşitli teoriler de elbette ki mevcut, en eski yerleşim yeri, takas noktası, dünyanın ilk tapınağı, ilk toplanma yeri gibi gibi ... En kabul göreni ise benimde bahsettiğim gibi Göbeklitepe'nin dünyanın ilk tapınağı, ilk inanç merkezi oluşu ve alanında genişliği sayesinde dünyanın bilinen en büyük tapınağı oluşu. Dev sütunlardan ve üst üste dizilmiş ağır taşlardan oluşan Göbeklitepe'nin dönemin imkânlarının çok ötesindeki inşa süreci hala gizemini koruyor.

İnsanları temsil ettikleri düşünülen, dairesel bir biçimde dizilen ve sayıları bazen 10, bazen 12 olan T şeklindeki sütunlar, taş duvarlarla örülmüş. Bu yapının ortasındaki iki büyük dikili taş, karşılıklı yerleştirilmiş. Tapınağı oluşturan taşların üzerine tasvir edilen aslan, boğa, yılan, akrep gibi hayvanlar, insan ve soyut varlıkların sembolleri ise kabartma ya da oyma teknikleri ile oluşturulmuş. Ayrıca ek olarak sütunlar üzerinde yer verilen bu sembollerin de günümüze kadar bilinen ve Neolitik Çağ'dan kalan en eski resimler olması da Göbeklitepe hakkında bilmemiz ve hayran kalmamız gereken bir diğer özelliklerdendir. Aynı zamanda o dönemlerde yaşayan insanların eşit olduğu ve sınıf ayrımı yapılmadığı uzmanlar tarafından söylenirdi. Fakat Göbeklitepe'nin yapımında kimilerinin uzman kimilerinin ise işçi olarak çalışması gerektiğini göstermiş oldu ve böylelikle yeni bir bilgi daha edinilmiş olundu. Dönemine göre oldukça ileri mimari tekniklerinin kullanıldığı da ayrı bir gerçek.

Bazı sütunların ağırlığı 40 ila 60 ton arasında değiştiği biliniyor o dönemin şartlarında bu taşların alana kimler tarafından getirildiği ve nasıl getirildiği bir sır olarak çözülmeyi beklerken sütunların bazılarında el ve parmakların var olmasından dolayı bazı eserlerin insanları temsil ettiği düşünülüyor.

Sütunların bulunduğu zeminin ise özellikle sıvı geçirmeyecek şekilde tasarlanması kesinlikle çok başka boyut. Böyle bir zemine ihtiyaç duyulmasının amacı tapınakta kan alkol vb sıvı maddelerle ritüellerin gerçekleştirildiği fikrini destekliyor. Alkol konusu geçmişken Göbeklitepe'nin erken dönem alkollü içecek üretimi konusunda da öncü olduğu düşünülüyor. Araştırmacılar tahıl örnekleri üzerinde fermantasyon belirtileri saptamış, ayrıca tapınak kalıntılarının çevreleri bira varillerine benzeyen ekipmanlar bulunmuştur. Biranın da ham maddesi buğday olunca, buğdayın ana yurdu böylelikle Göbeklitepe kabul ediliyor.

Sizlere bir bilgi daha veriyorum ve yazımın yavaş yavaş sonlarına geliyorum canlarım. Peki, Göbeklitepe'nin ilk beyin ameliyatının yapıldığı yer olduğunu söylesem? Evet, yanlış okumadınız, ilkel çağlara ait beyin ameliyatı izlerine rastlanan bir kafatasının bulunması bilim adamları tarafından bu şekilde yorumlanıyor.

İçerisinde 200'den fazla dikilitaş daha olduğu düşünülen Göbeklitepe'nin insan eliyle saklanmış olabileceği düşünülüyor. Dairesel yapının içerisindeki kireç taşı ve toprak yapısının homojen olması, pek çok kalıntının tapınak kapatılmadan önce temizlenmesi ise alanın bilinçli bir şekilde gömüldüğünü, diğer anlamıyla kapatıldığını ifade ediyor. Ne yazık ki neden kapatıldı sorusunun da cevabı yok. Göbeklitepe'de ki tüm eserlerin gün yüzüne çıkmasının daha 150 yıl süreceği belirtiliyor.

Ama şimdilik sizi ilk gittiğinizde girişte bulunan Göbeklitepe hakkında bilgi verecek animasyonlar karşılıyor. A, B, C, ve D harfleri ile bölümlendirilen kazı alanı ahşap yürüyüş güzergahı ile çevrelenmiş. Göbeklitepe'nin aşina olduğumuz o meşhur fotoğrafı ise keşfedilen yapılar arasında en iyi korunmuş olan D yapısındandır.

Bakmadangezme Tuğçe Şen Baş Medeniyetlerin Gizemli Ev Sahibi 'GÖBEKLİTEPE' yi Anlatıyor.

Eğer Göbeklitepe'nin gizemlerine dair ipuçlarını, imitasyonlar ve canlandırmaları görmek isterseniz Türkiye'nin en büyük müzesi unvanına sahip Şanlıurfa Müze Kompleksi'ni ziyaret ederek görmeniz mümkün. Bence Şanlıurfa'ya gelince kesinlikle ilk başta oraya gitmelisiniz.

Bize zaman ne gösterir bilemiyorum. Gerçekten ve 150 yıl sürer mi? Her ne olursa olsun Göbeklitepe'nin kendine has ruhunu ve birçok sırrını sakladığını biliyorum. Böylesine mistik ve gizem dolu bu arkeolojik alana adım attığım ve Göbeklitepe'nin hikâyesine yakından şahit olduğum için çok mutluyum.

Göbeklitepe hikâyesinde bize gerçek bilgileri vermiş oldukları için, Göbeklitepe'nin şimdiki arsa sahibi Mahmut Yıldız'ın oğlu Mehmet Tarık Bey'e çok teşekkür ediyoruz.

title