Bakmadangezme Tuğçe Şen ile Hatay gezilecek yerler

Öncelikle belirtmek isterim ki öyle iki günlük hızlı bir tur falan olmayacak, sindire sindire gezeceksiniz Hatay'ı. İlçeleriyle beraber içinize çekeceksiniz tarihi, buram buram koklayacaksınız doğayı. Hayal edebilmeye başladığınıza göre hadi o zaman düşün peşime, sizi yine efsane bir seyahate çıkaracağım.

Arkadaşlar eğer Hatay'da gezecekseniz ve hemen hemen her yeri gezeceğim diyorsanız arabasız olmaz diyorum.

1- Hatay Arkeoloji Müzesi

Müze Hatay'ın Antakya ilçesinde yer almaktadır. Merkezi bir konumda ve ulaşılabilirliği çok kolaydır. Müze kart geçerlidir.

M.Ö. 4000'li yıllardan başladığı bilinmektedir Hatay'ın. İçinde birçok medeniyet ve kültür barındırmaktadır. 1932 yılında ilk başlayan kazı çalışmaları 1948 yılına kadar sürmüştür.

Müze binası Prehistorik, Paleolitik Kültür, Amuk Kültürü, Helenistik Dönem, Roma Dönemi, Nekropol Kültürü, Bizans Dönemi, Hatay Orta Çağ Dönemi ve Dinler, Hatay Arkeolojisi tarihi, güncel kazılar/sergiler olmak üzere dokuz farklı temada 10.700 metrekarelik sergileme alanına sahip dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesidir. Hadi dürüst olun aklınızdan "birinci kim acaba" diye geçti değil mi? Kısaca onu da yazayım buraya. Tunus'ta bulunan Bardo Müzesi dünyada birincisi.

Benim gibi müze gezmeyi çok seven biriyseniz sakın gezmeden gelmeyin derim. Ve hemen eklerim. Burası benim Türkiye'de gezdiğim müzeler arasında ilk sıradaki favorimdir.

2- Habibi Neccar Cami

638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilen cami, Antakya Kurtuluş caddesinde yer alıyor.

"Rivayete göre, M.S. 40'lı yıllarda İsa'nın yardımcıları Antakya'ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalıştıklarında onlara inananların başında bir marangoz (neccâr) gelir. Neccâr, pagan inanışından vazgeçip onlara katılır. Ancak havarilerin yeni vaazları halkı öfkelendirir. Kral da havarileri hapse attırır. Bunun üzerine Antakya'ya yeni bir elçi, Şem'un Safa, gönderilir. Şem'un, mucizeleriyle kralı ikna eder ve arkadaşlarını kurtarır. Halk ise havarilere inanmamakta kararlıdır. Uğursuzluk getirdiklerini düşündükleri için onları taşlayarak öldürmeyi planlamaktadır. Habib-i Neccâr öfkeli ahaliyi durdurmaya çalıştığı sırada öldürülür. Rivayet edilir ki kesilen başı, Lübnan Dağı'nın tepesinden, şimdi türbesi ve mezarının bulunduğu yere kadar yuvarlanır."

Caminin ismi de buradan gelmektedir. Hatta bu olay Kuran'ı Kerim'in Yasin suresinde de geçmekte olduğu bilinir.

3- Saint Pierre Kilisesi

Evet, Hristiyanlığın ilk kilisesine hoş geldiniz. Tüyleriniz ürperdi değil mi? Karşınızda doğal bir mağara görmektesiniz. Ve Hz. İsa'nın 12 havarisinden olan biri olan Aziz Petrus ilk kez burada vaaz vermiş, ilk kez cemaatin Hristiyan kelimesi burada duyduğuna da inanılıyormuş. Ayrıca önemli bir noktası da şudur; dünyaya Katolik inancının yayılmasında merkez olarak konumlandırılmıştır.

Belli bir yere kadar araç ile gidip daha sonra biraz yürüyorsunuz. İçerisi küçük fakat hissettirdiği maneviyat paha biçilemez canlarım.

4- Cehennem Kayıkçısı

Saint Pierre kilisesin hemen 200 metre yürüme mesafesinde yer almaktadır. Haydi gelin, hem yürüyelim hem de sohbet edelim. Mitoloji sevenleri göreyim lütfen, kaldırın parmakları.

Kharon yani cehennem kayıkçısı; Yunan geleneklerine göre uygun gömülen ölülerin ruhlarını Acheron Irmağından geçirirmiş. Ruhların huzura kavuşması için son aşama burasıymış. Cehennem bölgesi olarak da bilinirmiş, bu nedenle Kharon'a "cehennem kayıkçısı" da denilmekteymiş.

Burayı araştırırken şöyle bir şey de okumuştum bir yerde. ''Kharon ruhları karşıya geçirmek için tek bir şartı varmış. Yanında altın getirmeyen ruhlar, sonsuza kadar ırmak kenarında kalır, burada acı içinde bağırırmış. İnanışa göre burada kalan ölülerin çığlıkları bütün ırmakta yankılanırmış.''

Güzel sohbetimizle beraber kayalardan oyularak yapılan büste geldik. Kayalara oyulmuş olan Kharon portresinin yüzü kuzeye dönük olup, tüm Antakya şehrini görmektedir.

Hadi o zaman yolumuz uzun. Rotamız Samandağ.

5- Vespasianus- Titus Tünelleri

Titus Tüneli -Vespasianus Tüneli, M.Ö. 1. yüzyılda yapımına başlanmış olup, M.Ö. 81 yılında tamamlanmıştır. Dağlardan gelen ve yaşamları tehlikeye sokan sel baskınlardan korunmak için Roma İmparatoru Vespasian, şehrin etrafını dolaşarak akıntıların yönünü değiştirecek olan bir tünel yapılmasını istemiştir. 1380 metre uzunluğuna sahip bu tüneller Vespasian'ın oğlu Titus tarafından tamamlanmıştır. İmparator Vespasian inşaat bitmeden vefat etmiş, yerine geçen oğlu Titus, 1380 metrelik bu tüneli tamamlamayı başarmıştır. Bu yapı 7 metre yüksekliğe ve 6 metre genişliğe sahip kapalı bir tünel şeklinde inşa edilmiş olup, kanalın üzerinde Roma döneminde yapılmış olan ve karşıdan karşıya geçişi sağlayan bir köprü yer almaktadır. Burası benim Türkiye'deki en favori gezilecek yerler listemin en başında yer alıyor. Hala gezmediyseniz çok şey kaybetmişsiniz demektir.

6- Beşikli Mağara

Epey ün kazanan Beşikli mağara Titus Tünelinin hemen içinde 100 metre ilerisinde yer almaktadır. Kaya mezarları olarak da bilinmektedir. İçerisinde mimari ve görsel açıdan gerçekten göz kamaştırıcı 12 adet kaya mezarı bulunan bölüme tahta merdivenlerle iniş sağlanmakta ama içerisine girilememektir. Görsel bir şölen sunan ve tarih kokan bu yerin, Roma dönemine tarihlendiği ve sütunlu bir girişi olan kaya mezarlarının soylu bir yöneticiye ve ailesine ait olduğu düşünülmektedir.

7-Musa Ağacı

Buralara kadar gelip burayı görmeden gitmek, hikayesini bilmemek, dinlememek olmaz.

Hz. Hızır ile Hz. Musa dağa çıkmak için Samandağ'ında buluşmuş. Hz. Musa, yorucu yolculuktan dolayı çok susar. Bu sıra da Hıdır Bey köyündeki Musa Ağacı'nın bulunduğu yere gelmiştir. Elindeki asayı ağacının bulunduğu toprağa sert şekilde saplar ve buradan çıkan suyu kana kana içer. Hz. Musa asasına dönüp baktığı zaman filizlendiğini ve fidana dönüştüğünü görür. Samandağ'ına 6 kilometre uzaklıkta olan Hıdır Bey köyünün dere kenarında bulunan bu ağaç görünüşüyle bu hikâyeyi doğrular cinstendir. Hafta sonları turistlerin görmek için geldikleri bu ağaç, günümüzde adak ağacı olarak bilinir.

Ab-ı Hayat çeşmesinden kana kana su içmeyi de sakın unutmayın.

Artık gün batıyordu. Yeteri kadar yorulduğumuza göre ve manevi olarak dolup taştığımıza göre bunları biraz sindirme ve günün güzelliklerini düşünerek huzurla uyuma zamanı. Yarın yolumuz uzun İskenderun'a gidiyoruz canlarım.

Kısaca tarihinden bahsetmek isterim sizlere. Konumu gereği tarih boyunca stratejik önemini korumuştur. Payas'ın orta çağdaki adı Baias'mış. Günümüze gelene kadar Bayas, Payas şeklini almıştır. Bölgede o dönemin iki büyü gücü Bizans imparatoru ve İran İmparatorları savaşmışlar. Daha sonrasında bölgede Haçlılar ve bilindiği üzere Osmanlı Yavuz Sultan Selim bu bölgeyi topraklarına katmıştır. Payas Limanı, Osmanlıların ticaretinde büyük ve önemli bir rol almıştır. Lojistik ikmal yeri olarak kullanılmıştır.

8- Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

Mimar Sinan'ın yine muazzam eserlerinden olan Külliye, Hatay'ın Dört yol ilçesinin Payas bölgesinde bulunmaktadır. En başta da dediğim gibi Hatay'daysanız araçsız çok zor, zamandan tasarruf için kesinlikle şart diyorum. 16. Yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa'nın isteği üzerine inşa edilen Külliye, cami, hamam, medrese ve bedesten yapılarından oluşmaktadır. Buranın en can alıcı ve en göz kamaştırıcı kısmı kervansaraydır. Birçok onarımdan geçerek günümüze kadar dimdik ayakta gelmeyi başarmıştır.

9- Payas Kalesi

Yapılışı ile ilgili kesin bilgiler ne yazık ki bulunmamaktır. Osmanlılar zamanında kullanılan Kale'nin, Haçlılar zamanında yapıldığı söyleniyor. Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinin hemen yakınında yer alan Kale, cezaevi ve askeri alan olarak kullanılmıştır. Kalenin sekiz tane görkemli kulesi bulunmaktadır. Buranın en değerli ve kıymetli yapısıdır.

10- Deniz Müzesi

İskenderun Deniz Müzesi, ülkemizin 3.deniz müzesidir. Türkiye, deniz müzeleri bakımından ne yazık ki çok da zengin değildir. Müze binası 1930 yılında inşa edilmiş, 1942 yılında ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı himayesine geçmiştir. Uzun süre farklı amaçlarla kullanılan bina, 2008 yılında müze olarak değerlendirilme kararı ile restore edilmiştir. Deniz müzesi Atatürk ilkeleri gereğince faaliyet sürdürmektedir. Müzede temel gaye "Denizciliği Türk'ün büyük ülküsü yapmak." sözünü gerçeğe çevirmektir. İskenderun Deniz Müzesi kurumsal olarak sanatı ve sanatçıyı da destekleyen misyona sahiptir. Pazartesi günleri kapalı olup; hafta içi 09:00 – 17:00, hafta sonu 10:00 – 18:00 saatleri arasında müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti 13 TL'dir.

11- İskenderun Sahil

Körfezin gerdanlığı olarak da anılır. 29,5 kilometre uzunluğuna sahip olan sahil, muazzam gün batımlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bir tarafın Akdeniz, bir taradın Amanos Dağlarından oluşan sahilde huzuru yaşayarak uzun ve keyifli yürüyüşler yapıp, rüzgârı yüzünüzde hissedebilirsiniz.

12- Arsuz Sahili

Arsuz, bildiğimiz tatil beldeleriyle açık ara kapışır diye iddia edebilirim. Akdeniz'in en muazzam koylarından birinde yarımada üzerinde kurulmuştur. Tertemiz denizi ve incecik kumuyla bölgenin önemli bir turizm merkezidir. Arsuz ilçesi tarihi boyunca "Rhosus", "Rhopolis", " Port Panel", "Kabev" ve "Arsous" gibi isimlerle anılmıştır. Günümüze de Arsuz olarak gelmiştir. İlçe hem medeniyetlerin beşiği olarak bilinir. Birçok tarihi yapı bulunur. Aynı zamanda ilçemiz tatil beldesi olarak bilinir. Buranın deniz ürünleri oldukça meşhurdur. Ayrıca Arsuz'da kamp yapılabilecek yerler ve tesisler de çok fazla bulunmaktadır.

13- Harbiye Şelaleleri

Programımıza en son dahil olan bu yer gerçekten görülmeye değer. Biraz koştur koştur oldu hakkını da çok veremedik vakit olarak ama görmeden de gitmedim. Öncelikle merkeze 6-7 kilometre uzaklığında yer almaktadır. Aşağıya kadar inerken küçük küçük şelaleler olmaktadır. Şelaleye varır varmaz ''oofff harika'' diye iç sesiniz dışarı vuruyor. Şelalenin serin sularıyla kendinize geliyorsunuz resmen. Dediğim gibi dönüş yoluna geçmeden çok kısa zaman geçirdim tadı damağımda kaldı.

''Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz'' diyen Atatürk'üm hastalığını öğrendikten sonra Hatay sorununu hızlıca çözüm içi ele almıştır. Atatürk, Hatay'ın bağımsızlığını ölmeden önce görebilmişti. Ancak Hatay'ın Türkiye'ye katılımı Atatürk'ün ölümünden sonra gerçekleşebildi.

Saygı ve Rahmetle…