Savaşın çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri
Şerivan Demir
SAVAŞIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Kitlesel bir travma olan savaş, büyük-küçük herkesi olumsuz etkiler ancak çocuklar üzerinde daha yıkıcı etkileri söz konusudur. Ruhsal boyutlarına değinmeden şunu bilmemiz gerekir ki ihtiyaçlar hiyerarşisinde (Maslow-ihtiyaçlar piramidi) en alttaki birinci basamakta yeme, içme, uyku; ikinci basamağında güvenlik, barınma ihtiyacı geliyor. Sevgi, saygı bu temel iki basamak karşılandıktan sonra gelir. Bu noktada bunların sağlanamadığı ve güvence verilmediği bir ortamda ister savaş olsun ister olmasın bir bireyin sağlıklı gelişimi zaten söz konusu olamıyor. Neden sağlıklı bir gelişimin söz konusu olamadığına ilişkin ise;
En Önce Çocuk Etkilenir
Çünkü çocuklar hem büyüme-gelişme dönemlerinde olduklarından hem de sürekli ilgi ve bakıma ihtiyaçları olduğundan bunları tek başına karşılayamazlar. Bu ihtiyaçların sağlamasını yetişkinler aracılığıyla gerçekleştirirler.
Her açıdan ebeveynlerine ihtiyaç duyan çocuklar, savaş esnasında yalnızca ait hissettikleri evlerinden, eşyalarından ayrılmıyor, onları bu yaşama getiren ve o ana kadar büyütmüş olan ebeveyn kayıplarını en travmatize şekilde yaşıyorlar. Sadece savaşı yaşayan çocuklarla bu sınırlı kalmıyor, sosyal mecralardan savaşla ilişkili kayıpları, yıkımları gören veya izleyen diğer çocuklarda da travmatik belirtiler ortaya çıkabiliyor.
Çocuklar Neden Daha Fazla Etkilenirler?
Cevap; güvenli bağlanmadır. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz ailedeki kişiler aracılığıyla bizler bu hayatta kalacağımıza dair düşünce şemaları geliştiririz. Tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan bu kişiler ister ebeveyn olsun ister bakıcılar hiç fark etmez bunlar bizim birincil bakıl verenimiz olurlar. Ve bu kişiler aracılığıyla hayata yönelik deneyimler gerçekleştiririz.Ancak savaşı yaşayan çocukların elinden aileleri dehşet verici bir şekilde alınıp, kimsesiz bırakılıyorlar. Bu çocuklar daha sonra mülteci kamplarına, bir akrabasının yanına ya da devlet kurumlarına yerleştirilse de birincil bakım verenlerini kaybettikleri için bundan sonraki yaşamlarında temel güvensizlik duygusu geliştirirler. Her şeye ve herkese güvensiz bağlanırlar.
Çocukluk döneminde henüz sağlıklı bir kimlik gelişimi söz konusu olmadığından bu çocuklar ergenlik ve yetişkinlik döneminde de sağlıksız ve patolojik bir kişilik geliştirmeye yatkın oluyorlar.
Şöyle düşünebilirsiniz, temeli sağlam olmayan bir apartman inşa ediyorsunuz. Bunun ilk katında çatlaklık, dökülmelerin olduğunu gördüğünüz halde apartmanı tamamlamaya çalışıyorsunuz. Ancak en düşük bir şiddette 7 katlı yapınız tamamen yıkılacaktır. Tam da bu noktada çocukluk döneminde savaş, deprem, kayıp yaşayan çocukların ruhsal sağlıklarında çatlaklar oluşuyor. Bu bireyler yetişkinlik dönemlerinde içlerinde bu travmatik belirtileri taşıyorlar ve anksiyete yaşadıkları bir anda bu altta kalan ve destek alınmayan tüm sorunlar şiddetli bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. Tıpkı büyük apartmanınızın yıkılması gibi.
Savaş Mağduru Çocuklarda Ortaya Çıkan Psikolojik Semptomlar Nelerdir?
Çocuklar savaş sırasında ebeveyn kayıpları, ayrılıklar, yoğun korku, göç gibi nedenlerden uzun süre ve ne zaman biteceği belli olmayan şiddetli anksiyete yaşarlar. Bu nedenlerden kaynaklı depresyon, Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), geleceğe dair ümitsizlik, patolojik yas, bağlanma sorunları, ahlak ve değerler sisteminde bozulmalar, dissosiyatif bozukluklar, alkol-madde bağımlılıkları ve topluma yönelik şiddet içeren davranışlar sergileyebiliyorlar.
Özellikle TSSB yaşayan savaş mağduru çocuklarda, uzun yıllar savaş görüntülerini görme, zihinde canlandırma, bir araba sesinden dahi korkma gibi yaşamını kalitesizleştiren, sürekli savaştaymış hissi ile yaşamlarına devam etmek zorunda kalıyorlar.
Aynı zamanda savaştan ötürü kaygısı yatıştırılamayan çocuklarda, sağ kalan ebeveyne aşırı yapışma-bağlanma, sık sık alt ıslatma gibi bebeksi davranışlarda bulunabiliyor.
Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde ise şiddet gören bu çocuklar, şiddet döngüsünü devam ettirerek topluma ve kendilerine karşı saldırgan, öfkeli davranışlar sergileyebiliyorlar. Yani şiddet döngüsünü bir şekilde devam ettiriyorlar.
Savaştan kaynaklı bir organını kaybeden çocuklarda ise sürekli eksik uzuvdan kaynaklı benlik saygısında kayıplar yaşayabiliyor.
Sonuç olarak büyük-küçük, savaşta bulunan ve bunu sosyal mecralardan izleyen herkes etkileniyor. Ancak bunu bizzat yaşayan çocuklarda, yukarıda farklı başlıklar halinde değindiğim gibi daha kalıcı ve sistematik bir şekilde artan kişilik ve psikolojik problemler yaşanabiliyor.
Savaşta yalnızca çocukluklarını kaybetmiyorlar, ergenlik ve yetişkinlik dönemleri de gaspa uğruyor, tüm geleceklerinin çalındığı bir hayatı yaşamak zorunda kalıyorlar.
" Savaştan korkan çocuklar vardır, Savaştan kaçan çocuklar vardır, savaşta evini, oyuncaklarını ve ailesini kaybeden çocuklar vardır; bir kaldırım kenarında yaşamakla, uyumakla, büyümekle, hayatta kalmakla avunmak zorunda olan çocuklar vardır. Vardır.Vardır.Vardır. "
(Ece Erdoğuş- Dünya İçin Bir Şans)
Uzm. Psk. Şerivan Demir