Bizi tüketen ilişkileri neden sürdürürüz?
Şerivan Demir
BİZİ TÜKETEN İLİŞKİLERİ NEDEN SÜRDÜRÜRÜZ?
Yaşamakta olduğunuz ilişkiyi kendi literatürünüze göre tanımlarsınız. Var olan ilişkinizde mutlu olabilirsiniz, kullanıldığınızı düşünebilirsiniz, kendinizi değersiz hissedebilirsiniz vs. bu örnekleri çoğaltabiliriz. Normal şartlarda yapmaktan hoşlanmayacağınız bir durumla karşılaştığınızda bunu kolayca belirtirsiniz. Örneğin; tadını sevmediğiniz bir yemeği yer misiniz? Yemezsiniz değil mi ve bunu açıkça davranışlarınızla da belirtirsiniz.
O halde mutsuz olduğunuz bir ilişkide neden kalmaya devam ediyorsunuz? Reddedilmekten mi korkuyorsunuz ya da kaybetmekten mi?
İlişkiyi sürdürme dinamikleri her birey için farklılaşabilmektedir. örneğin; yeni birini tanımak, yeniden güvenmek ve tekrardan bir ilişkiye başlamak için çaba veya enerjinizin kalmadığını düşünebilir; alıştığınız, tanıdığınız konforlu alandan çıkmak istemeyebilirsiniz. Belki de derinlerde yatan yalnız kalma korkunuz vardır ve bu korkuyla nasıl başa çıkacağınızı henüz bilememek de sizi ilişkide tutuyor olabilir.
Peki ilişkiniz istediğiniz gibi gitmediğinde bu konuyla ilgili neler yaptınız? Partnerinizle durumu karşılıklı konuştunuz mu? Ya da onu istediğiniz biri gibi olması yönünde değiştirmeye mi çalıştınız? Fakat üzülerek söylemem gerekir ki enerjinizi boşa harcadınız. Çünkü partnerinizin direncini hesaba katmayı unuttunuz! Nedir ki bu direnç? Sizin harcadığınız enerjiye karşı onun tepkisiz kalması ve değişmemesidir. Unutmayın ki tepkisizlikte bir tepkidir. Ve bu direnç karşısında yıpranan, enerji ve ilişkisini tüketen bir 'ben' kalıyor. Rahatsızlığınızla ilgili bir değişim girişiminde bulunsanız da bulunmasanız da üzülen yalnızca sizsiniz. Çünkü; karşınızdaki bir sorun olduğunun farkında olmayabilir veya değiştirilmeye çalıştırıldığını fark eden partneriniz kendisini korumaya alıp size karşı savunma duvarları örebilir. Bu noktada kendinizi çaresiz hissediyorsanız yalnız değilsiniz. Birçok ilişki bu noktada çıkmaza girer. Bu süreçte yapılması gereken ilk olarak partnerinizi değil, kendinizi sorgulamaktır.
"Ben bu ilişkinin neresindeyim?"," Böyle bir ilişkiye devam etmek beni mutlu ediyor mu?", "Bu ilişkinin kurtarılması ve düzeltilmesi için elimden gelen her şeyi yaptım mı?" gibi sorularla kendinizi sorgulamalı ve ilişkinizdeki tüm artıları ve eksileri taraf tarafa yazmalısınız. Bu noktada eksiler ağır çıktıysa bir karara varmak sizin için zor, hatta sancılı geçebilir. Örneğin sorgulamalar neticesinde bu ilişkide kalmamaya dair bir karara yakın olduğunuz vakit bilişsel çarpıtmalarınız gün yüzüne çıkmaktadır. Bilişsel çarpıtma dediğimiz şey, hatalı düşünce kodlamalarımızdır. "Kaç yıldır evliyiz etrafta güvenecek kişi yok ", "Bu şekilde sürdürebilirim, zamanla düzelir. ",," Çocuk var ayrılırsak tüm hayatı olumsuz etkilenir, çocuğum için katlanmalıyım", "Ayrılırsak ailelerimiz bu durumdan olumsuz etkilenebilir" tarzında bir dizi hatalı kodlamalarımız vardır ve bunları var olan ilişkiye göre çoğaltabilirsiniz. Bu hatalı kodlamalar bizi bu mutsuz ilişkiyi sürdürmeye zorlar. Ancak bunlar buz dağının görünen yüzüdür. Asıl sorgulamanız gereken buz dağının altında yatan nedenlerdir. o halde bu noktada asıl kaygınız nedir? Yalnız kalma korkusu, düzeninizin bozulması, belirsizlik korkusu, aşırı kontrolcü bir kişiliğinizin olması gibi nedenler olabilmektedir.
İşte tamda bu noktada nasıl bir ilişki istediğinize karar vermelisiniz. Bahaneler üretmeye devam ederek mutsuz bir ilişkiyi sürdürmek mi, benim için sağlıklı olan ilişkiyi istemek mi?
Uzm. Psk. Şerivan Demir