Vizesiz Özgürlük: Beş Şehir, Beş Hikâye
Pasaportumun yaprakları yavaş yavaş dolarken fark ettim; dünya pasaportla değil, cesaretle geziliyor. Vize engeline takılmadan, bir sırt çantası ve biraz merakla çıktığım yolculuklarda, vizesiz ülkeler bana sadece kolaylık değil, yepyeni kapılar da açtı. İşte size içlerinden seçtiğim beş şehir ve her birinde yaşadığım özgürlük hissinin kısa ama unutulmaz hikâyesi…
1. Belgrad – Geceyle Uyanan Şehir
Beyaz Şehir… Ne kadar sade bir ismi varsa, o kadar da renkli bir ruhu var Belgrad'ın. Kalemegdan Kalesi'nde Tuna ile Sava'nın buluşmasını izlerken geçmişin ayak seslerini duyuyorsunuz. Ama şehir asıl yüzünü gece gösteriyor. Beton duvarların arasında çılgınca atan kalpler var burada. Skadarlija sokaklarında canlı müzik eşliğinde rakija içmek, sabaha karşı Savamala'da bir kulüpte dans etmek... Hepsiyle yaşadım, eğlendim, özgür hissettim. Üstelik fiyatlar İstanbul'un yarısı. Cebinizi yakmadan doyasıya yaşanacak bir şehir.
2. Üsküp – Tarihle Harmanlanmış Bir Nostalji
Makedonya'nın başkenti Üsküp, bende hep bir Türk filmi tadı bırakır. Taş Köprü'nün üstünden yürürken bir yanımda Osmanlı izleri, diğer yanımda modern heykeller… Eski Çarşı'da bir çay söyleyip dükkan sahipleriyle sohbete daldım. O samimiyet, o tanıdıklık... Sanki Balkanlar'da değil, Anadolu'da küçük bir kasabada gibiydim. Geçmişe yolculuk yapmak isteyenler için vizesiz bir zaman makinesi adeta Üsküp.
3. Saraybosna – Yaraların Üzerine Çiçek Açmış Bir Ruh
Saraybosna'ya ilk adım attığımda burnuma kahve kokusu, kulağıma ezan sesi çalındı. Bu şehir bir çelişki değil, bir harmoni. Latin Köprüsü'nde bir süre durup tarihi düşündüm. Sonra Başçarşı'da bir börekle günüme devam ettim. Her köşesinde geçmişin izlerini taşıyor ama bir o kadar da umut dolu. Vizesiz girilen bir ülke ama çıkarken kalbinizin bir parçası orada kalıyor.
4. Tiran – Yeniden Doğuşun Başkenti
Arnavutluk'un başkenti Tiran, birçok gezginin listesinde geri planda kalsa da beni şaşırtmayı başardı. Renkli binaları, sanat galerileri, gençlerin enerjisiyle dolu sokakları… Blloku semtinde bir kafeye oturup hem kahvemi içtim hem de insanların hayatla olan danslarını izledim. Bir zamanlar kapalı bir rejimin gölgesinde yaşayan bu şehir, şimdi açık birer sayfa gibi özgürlüğe yazılmış hikâyeler anlatıyor.
5. Podgorica – Sadelikteki Huzur
Karadağ'ın başkenti Podgorica, diğer başkentler kadar gösterişli değil belki ama bir gezginin ruhuna dokunmayı biliyor. Moraca Nehri boyunca yürüdüm, sessizlikte kendi iç sesimi dinledim. Sahil şeridine doğru ilerledikçe Budva ve Kotor gibi sahil kentlerine açılan bir kapı oluyor. Vizesizliğin verdiği rahatlıkla aniden karar verip otobüse atladım ve Adriyatik'in maviliğine ulaştım. İşte seyahatin en güzel hali bu: spontane, hafif ve özgür.
Ben bir gazeteciyim ama aynı zamanda gezginim. Haberleri bazen bir savaş muhabiri gibi olay yerinden yazarım, bazen de bir sokak çalgıcısının hikâyesine kulak vererek. Ama her zaman yolda öğrenirim, yolda değişirim. Bu vizesiz şehirlerde yaşadığım her an, bana sadece yeni bir yer değil, yeni bir ben kattı.
Pasaportunuz cebinizde, merakınız kalbinizde olsun. Vize duvarlarının olmadığı bir dünyada, keşfetmek sadece bir karar meselesi.
Yola çıkın. Çünkü yol sizi siz yapar.