Geçtiğimiz günlerde Eskişehir'e bir yolculuk yaptım. İçimde derin bir merak, gözümde geçmişin izlerini arayan bir bakış… Bu kadim şehre doğru yol alırken aklımda tek bir soru vardı: "Eskişehir'in sokaklarında, tarihi dokusunda, mutfağında geçmişten bugüne taşınmış hangi lezzet izleri var?"
Büyük bir heyecanla başladığım bu keşif, ne yazık ki mutfak açısından beni biraz hüzünlendirdi. Çiğ börek dışında, tarihle bağı olan bir başka geleneksel lezzetle karşılaşamadım. Her köşe başında modernleşmiş tatlar, zincirleşmiş kafe kokuları... Oysa ben Anadolu'nun kalbinde saklı kalmış bir bakır tencerede kaynamış bir geçmiş, közde pişmiş bir hatıra arıyordum.
Yolculuğum beni Eskişehir'in en özel ve etkileyici duraklarından biri olan Balmumu Heykeller Müzesi'ne götürdü. İçeri adım attığım anda, bambaşka bir zaman tünelinin içindeydim. Türk sultanları, bilge düşünürler, Cumhuriyet döneminin öncü sanatçıları, siyasetçileri, bilim insanları… Her biri balmumundan ama her biri canlı gibi… Göz göze geldiğinizde konuşacak gibiler. Hatta bazılarıyla içimden uzun uzun muhabbet ettiğimi bile hissettim. Sanki yıllardır tanıdığım dostlar gibiydiler.
Ama beni en çok duygulandıran köşe, müzenin kalbinde yer alan bir balmumu heykeldi. Yanına yaklaştığımda gözlerim doldu: Hafız Mustafa'nın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Avni Ongurlar oradaydı. Heykeli zarafetle ve gururla duruyordu. Altındaki açıklama yüreğime dokundu:
"Eskişehirlilerin ağız tadını dünyaya tanıtan iş insanı."
Bir gastronomi yazarı ve mutfak kültürü elçisi olarak, Türk tatlıcılık geleneğini asırlardır yaşatan bir markanın temsilcisini böylesine tarihi bir müzede görmek benim için tarifsiz bir gururdu. Çünkü Hafız Mustafa sadece tatlı üretmiyor; geçmişi geleceğe taşıyor. Çocukluğumuzun lokumlu bayram sabahlarını, annelerimizin dolaptan çıkardığı sakızlı muhallebileri, dükkân önlerinde kuyruk olmuş mis gibi şeker kokularını tüm dünyaya anlatıyor.
Her yıl uluslararası ödüllerle taçlanan bu lezzet yolculuğu sadece bir başarı hikâyesi değil; aynı zamanda kültürel hafızanın korunması anlamına geliyor. Sayın Avni Ongurlar'ın balmumu heykelinin o değerli müzede yer alması, tatlının sadece damakta değil, hatıralarda da iz bıraktığını hatırlattı bana.
Eskişehir sokaklarında aradığım geçmişi, belki bir tabakta değil ama bir heykelin bakışlarında buldum.
Tatlıların da hatırası olurmuş… Ve bazı tatlar, sadece damağımızda değil, tarihin ta kendisinde yaşarmış.
Ve elbette tüm bu duygular arasında bir teşekkürü de gönülden etmek isterim:
Bu kıymetli balmumu heykelleri sanata dönüştüren, her birini tarihin yaşayan bir parçası haline getiren, aynı zamanda Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin eski Başkanı olan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'e içten bir şükran borçluyum. Geçmişle bağ kurmamıza, kültürel hafızamıza dokunmamıza vesile olduğu için… Heykellerin her birinde sadece sanat değil; emek, vizyon ve büyük bir sevda var.
Gastronomi Yazarı – Reşat Aydın