13 Haziran 2025 Tarihinde İsrail Saldırıları Başladı.
13 Haziran 2025 tarihindeİsrail İran'ın çok sayıda kentine hava saldırısı düzenleyerek, Ordunun üst düzey komuta kademesindeki çok sayıda komutanının yanısıra nükleer uzmanı bilim adamlarını öldürdü. İsrail, her zaman İran'ı kendisine tehdit olarak görmektedir. İsrail, İran'ın savunma sanayii konusunda yaptığı her türlü yatırımı kendi güvenliğine doğrudan müdahale olarak değerlendirmektedir.Yaptıkları açıklamalara göre İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirme girişimlerini sonlandırmak üzere saldırı düzenlemiştir. İsrail'in saldırılarının akabinde İran ordusukarşılık vermek suretiyle önemli hedeflere zarar vermeyi başarmıştır. Saldırı sürecinde İsrailtarafı, İran'daki rejimin değişmesi için halkın ayaklanması konusunda sözlü telkinlerde bulunmuştur. İsrail, nükleer tesisler ile birlikte, İran'ın askeri gücüne saldırırken aynı zamanda sivillere yönelik saldırılardan da kaçınmamıştır. Üç ayaklı saldırı planın temel amacı, mevcut yönetimin zayıf olduğunu göstermeye çabalamak yoluyla halkın rejime olan güvenini zedelemektir.
ABD Orta Doğudaki Etkinliğine Sürdürme İsteğindedir.
İran ile İsrail arasındaki savaşı sadece iki ülke özelinde değerlendirmek ciddi bir analiz eksikliği anlamına gelecektir. ABD ile İran arasında İran'ın nükleer silah geliştirdiği gerekçesi ile uzun yıllardan beri devam eden bir gerginlik süregelmektedir. ABD'nin, Orta Doğu'daki etkinliğini ve nüfuzunu artırmak amacıyla kullandığı temel argümanlardan birisi de, İran'ı nükleer silah gerekçesi ile baskı altında tutmaya çalışmaktır. ABD bölgede hem İran'a ambargo uygulamakta hem de İsrail'i destekleyerek bölge üzerindeki etkinliğini artırmaya çalışmaktadır. İran ile doğrudan savaşmanın yüksek maliyetleri nedeniyle İran'a karşı bölge ülkesi olan İsrail'i desteklemek birçok açıdan daha avantajlı olmaktadır. ABD İran ya da başka bir ülke ile doğrudan savaştığında hem üstlendiği savaş maliyetleri nedeniyle ekonomisi zarar görmekte hem de kaybettiği askerler nedeniyle iç kamuoyundan yoğun tepkiler almaktadır. Dolayısıyla, doğrudan savaşmak yerine vekil güçler üzerinden baskı kurma yolu tercih edilmektedir.
Orta Doğudaki Kaotik Ortam En Çok ABD'ye Yaramaktadır.
Orta Doğu'da gelişen kaotik ortamdan ABD her açıdan yararlanmaktadır. Öncelikle bu bölgedeki ülkelerin kaotik ortamdan dolayı yaşadığı ulusal güvenlik kaygısından yararlanarak savunma sanayi ürünleri satışı gerçekleştirerek ekonomisine güçlü bir kaynak akışı sağlamaktadır. ABD Başkanı Trump son aylarda gerçekleştirdiği Orta Doğu seyahatlerinde bölge ülkelerinden sağladığı kaynaklar ile kendi ülkesinin bütçesini güçlendirmiş ve destekleyeceği savaş/savaşların finansmanı için ilave fon temin etmiştir. Adeta desteklenecek savaşların finansmanı önceden temin edilmiştir.ABD, son İsrail-İran savaşında, İsrail'i desteklemesine karşın, doğrudan müdahale etmediği şeklinde bir algı oluşturmak yoluyla uluslararası ilişkilerde baş aktör ülke imajını güçlendirmeye çalışmış, hernekadar İran'ın nükleer santrallerini kendi savaş uçakları ile vurmuşsa da, savaşın sonlandırılmasında karar verici ülke algısını dayatmıştır.
İsrail ile İran Arasındaki Savaş Çin'i Yakından İlgilendirmektedir.
İsrail ile İran arasındaki savaş Çin açısından da hayati öneme haiz bir gelişmedir. Çin'in enerji ihtiyacının önemli bir bölümü İran'dan temin edilmektedir. İran'da yaşanacak sorunlar doğrudan Çin ekonomisini etkilemektedir. Dolayısıyla İran ile İsrail arasındaki çekişmeler boyutuna bağlı olarak Çin'i de tedirgin etmekte ve savaşın kaderi üzerinde belirleyici role sahip olduğundan ABD'nin Çin üzerindeki etkisini artırmaktadır.
İstihbari Zafiyet Savaşın Kaderini Belirler.
İsrail Saldırıları ile birlikte İran'ın güvenlik istihbaratı konusunda yeterli tedbirleri almadığı görülmektedir. Savaş başlamadan uzunca bir süre önce Mossad İran'da önceden belirlenen hedeflere yönelik saldırı hazırlıklarını tamamlamıştır. Bu gelişme iç ve dış istihbari faaliyetlerin ulusal güvenlik açısından ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Fiili savaş süreçlerine girişmeden önce ortaya çıkabilecek istihbari zafiyetler, çok büyük kayıpların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Unutmamak gerekir ki, ulusal istihbaratın güçlendirilmesi, ulusal savunma gücünün en önemli adımları arasında sayılmaktadır. İç ve dış istihbarat konusunda göstereceğiniz zafiyet ulusal savunma sanayinizin çökebilmesine dahi yol açabilmektedir.
Petrol Fiyatlarının Artması Ülkemizi Negatif Yönde Etkiler.
İki ülke arasındaki çatışma süreci petrol fiyatlarının 75 Dolar gibi bir eşiğe erişmesine yol açmıştır. Petrol fiyatlarındaki yükseliş eğilimi üretim maliyetlerinin artması anlamına gelerek maliyet enflasyonun yükselmesine neden olmaktadır. Petrol fiyatlarının artması Ülkemiz açısından da oldukça olumsuz bir gelişmedir. Bilindiği gibi birkaç çeyrekten beri enflasyon ile mücadele çerçevesinde daraltıcı ekonomi politikaları uygulanmaktadır.Petrol fiyatlarındaki artış, ekonomi bilimi literatüründe dışsal şok olarak ifade edilmektedir. Petrol fiyatlarının artması negatif arz şoku ve enflasyon le mücadele politikalarının zarar görmesi anlamına gelmektedir. Öte yandan Ülkemizde yüksek faiz oranları reel sektör yatırımları üzerinde caydırıcı etkiler doğurmaktadır. Merkez Bankası'nın politika faizlerini düşürmek suretiyle piyasa faiz oranları üzerinde düşüş istikametinde etkili olabilmesi için, enflasyonu besleyen maliyet unsurlarında yükselme eğiliminin olmaması gerekmektedir. Petrol fiyatlarındaki artış eğilimi, Merkez Bankası'nın faiz indirim stratejisini ertelemesine yol açmaktadır. Faiz indirme kararlarının ertelenmesi reel sektördeki tedirginliği artırmaktadır.
Türkiye Yeni Bir Güç Merkezidir.
Bu gelişmelerin yanısıra Türkiye özelinde birkaç analiz daha yapmak gerekmektedir. Savaş'ın taraflarından birisi olan İran, hem komşumuz hem ticari partnerimiz hem de kadim ilişkilerimiz olan bir ülkedir. Bu ülke ile ilişkilerimizi çok hassas dengeler temelinde yürütmemiz gerekmektedir. İsrail ile olan ilişkilerimiz bu ülkenin başta Gazze olmak üzere bölgede yürüttüğü ve ağır insani ve vicdani sonuçları olan askeri stratejileri nedeniyle negatif bir düzlemde sürmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in bölgede yürüttüğü saldırganlık eğilimlerine en sert ve net ifadeler ile karşı çıkmaktadır. En net duruş gösteren ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Zaman zaman İsrail'in bölgede istediği hedeflere ulaştıktan sonra Türkiye'ye saldırabileceği hususu dile getirilmektedir.Unutmamak gerekir ki, Ülkemiz savunma sanayi açısından küresel düzeyde söz ülkelerden biridir. Bizim insanımız mesele vatan olduğunda herşeyden fedakarlık yapabilecek ender milletlerin başında yer almaktadır. Aynı zamanda dünyanın en güçlü ordularından birine sahip olduğumuz gibi çok güçlü bir Milli İstihbarat Teşkilatı'na sahip bir ülkeyiz. Savaş, güçlü ordu, modern savunma sanayi, sağlam istihbarat teşkilatı ve etkin diplomatik ilişkiler gibi çok sayıda farklı parametre ile kazanılabilir. Türkiye bölgesel ve küresel düzeyde oyun kurucu ülke konumundadır. Başta ABD olmak üzere, Rusya ve Avrupa ülkeleri ile çok güçlü stratejik ilişkilerimiz tesis edilmiştir. Ülkemiz, sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde birçok küresel sorunun çözüme kavuşturulmasında arabuluculuk rolü üstlenmektedir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sonlandırılması gibi birçok küresel ve bölgesel sorunun giderilmesinde Türkiye'nin arabuluculuk rolünü üstlenmesi gerekliliği çoğu ülke tarafından kabul edilmekte ve diplomatik başarılarımız takdirle karşılanmaktadır. Ülkemiz Osmanlı mirasına sahip çok güçlü bir ülkedir. Aynı zamanda Cumhuriyet döneminde yurtta barış ve dünyada barış ilkesini şiar edinerek hem komşuları hem de dünyanın çoğu ülkesi ile çok güçlü diplomatik ilişkiler kurabilmeyi başarmış güvenilir bir ülkedir. İsrail'in Türkiye'ye saldırmasının hiçbir meşru gerekçesi bulunmamaktadır. Ülkemizde laik ve demokratik rejim çok güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. NATO'ya üyesi Ülkemizin yönetim anlayışı ve demokratik kazanımları başta islam ülkeleri olmak üzere dünyada birçok ülke için model olarak kabul edilmektedir. Türkiye demokratik yönetim anlayışı ve güçlü diplomatik ilişkileri sayesinde iki kutuplu dünya, yerine üç kutuplu dünya anlayışını gündeme getirmiştir. ABD ve Rusya'nın yanında Türkiye yeni bir güç dengesini; yeni ve güçlü küresel bir çözüm merkezini ifade etmektedir. ABD Başkanı Trump'ın sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili takdir ve taltif edici söylemleri bize olan bakış açısının ortaya konması açısından oldukça anlamlıdır. Bizim gücümüzün en önemli özelliği, ABD, Rusya ve diğer gelişmiş ülkelerin yanısıra hiçbir ülke ile çatışma sürecinin tercih edilmemesidir. Bizim Ülkemiz başka ülkelerin kaynağında gözü olan sömürgeci bir ülke değildir. Temel şiarımız, savaş değil, barıştır.