Stres ve insülin direnci
Prof. Dr. Barış Öztürk
Stresle nasıl başa çıkacağımız, genel sağlığımızın önemli bir belirleyicisidir. Stresli günlerde kendimizi iyi hissetmek için sağlıksız besinleri aşırı tüketmek insülin direnci ve obezitenin gelişmesine neden olabilir. Diğer yandan, stresli günlerimizdebesin alımının kronik olarak azalması nedeniyle karşılaşılabilecek fiziksel ve mental sağlık sorunlarını da dikkate almamız gerekiyor.
Yüksek stres seviyeleri kronikleştiğinde ve çözülmediğinde kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, inme, obezite ve ilgili metabolik bozukluklar, bağışıklık bozukluğu ve psikolojik bozukluklar gibi çok çeşitli olumsuzlara neden olur.
Dünya çapındaki koronavirüs pandemisi sırasında insanların psikolojik sağlığının kötüleşmesi nedeniyle sağlıksız besin tüketimi ve fiziksel aktivitenin azalması dünya çapında obezitenin artmasına neden olmuştur.
Stres, vücudumuzun ve beynimizin fizyolojik dengesini bozar, vücudumuz savunmaya geçerek dengeyi yeniden kurmak için sinirsel ve hormonal mekanizmaları harekete geçirir. Bu savunmada otonom sinir sistemi ve son zamanlarda popüler olan HPA ekseni yani hipotalamik hipofiz adrenalin eksen baş roldedir. Otonom sinirler katekolamin, epinefrin ve norepinefrinin kan dolaşımına salınmasını uyarır.
Bu hormonlar vücutta dolaşır ve kalp atış hızının artması gibi çeşitli etkilere neden olarak, kan akışını kaslara, kalbe ve beyne yönlendirmek için kan damarı çaplarını ayarlar. HPA ekseni, stres zamanlarında glukokortikoid hormonların üretimini uyarır. Yani vücudun stresle başa çıkmasına yardımcı olan kortizol hormonu salgılanır ve enerji gereksinimi sinyalleri harekete geçer.
Kaslarda yoğun kan akışıyla birlikte artan glikoz, hayatta kalmaya yardımcı olur. Bu mekanizma, vücudumuzun "savaş ya da kaç" tepkisi olarak bilinen durumu oluşturmak için gerçekleşen bir işbirliğidir. Bu tepkiler, artan yiyecek tüketimi ve üreme dürtülerini içerir.
Stres, insanlarda, besin alımını arttırmanın yanında iştah azalmasına da yol açabilir ki burada bedensel, genetik ve bağırsak mikrobiyomu gibi bireysel farklılıkları göz önünde bulundurmalıyız.
Stresli günlerde aşırı lezzetli, enerjisi yoğun yiyeceklere yönelik artan ilgimizin sebebi yükselen kortizol seviyesidir ama asıl kortizolün neden olduğu etkiler yeme davranışımıza doğrudan müdahale ediyor.
Kortizol hormonunun yükselmesi leptin adlı iştahla ilgili hormonun etkisini bloke eder. Bildiğimiz gibi, leptin, yağ dokusundan salınan ve iştah bastırıcı bir hormondur. Kortizol her kadar normal durumda leptin salınımını uyarsa da, stres durumunda beynin leptine duyarlılığını azaltarak leptin direncine neden olur. Yani leptin sinyali kaybolduğu için özellikle fazla kilolu ve obez bireylerde iştah artışı olur.
Ayrıca kortizol, kan şekerimizi düzenleyen insülini de etkiler. Kısa süreli etkisiyle pankreastan insülin salınımını uyararak iştah bastırıcı bir etkiye sahipken, kortizol kronikleşmiş seviyelerde insülin direnci, diyabet, karaciğer yağlanması ve vücut yağ oranının artmasına yol açar.
Yani stres kaynaklı yüksek kortizol seviyesi, tokluk sinyallerinin bozulmasına yol açarak enerjisi yoğun lezzetli yiyeceklerin tercihindeki artışa neden olur. Bu sebeple stresli koşullar altında aç olmasak bile yağ ve şeker oranı yüksek yiyecekleri daha çok tercih ediyoruz.
Bir sonraki yazımda, stresin azaltılması ve normal kortizol yanıtının sürdürülmesini hedefleyen diyet tavsiyelerime değineceğim. Stresle baş etme gücünüzün arttığı bir gün diliyorum siz sevgili okurlarıma.