Aziz gibi
Özlem Koç
Narkoz konuşturuyor, aklım oyundan çekilmiş. Hipnozla da anlatırdım ben yaralarımı, ya da bir kaç kadeh kırmızı şarapla. Sen eşlik edebilmeyi beceremedin sadece bana. Ben, dost denen kelimeye yabancı artık. Yalan konusunda ne kadar usta olmuşsun sen. Ama ben anlıyorum en küçük tereddütünden. Ne söyledin ne söylemek istiyorsun gerçekte. Yok, ben yoruldum artık. Bir türkü barın nostaljik masasında eşlik ederken anonim türkülere, kafamız da güzel üstelik ve biz de çok güzeldik eskiden. Birden çıktım viraneden koşa koşa indim kumsala, acı acı sövdüm sonra yüzümü kırbaçlayan rüzgara... sarmaş dolaş eve giderken söyler dururduk bu şarkıyı... sövmek geçiyor ya içinde. En güzel anlatan kelimeydi ruh halimizi. Gidişini hala daha sindirebilmiş değilim. Neden? Tütün dumanı kaplı bir odada her yerde bu soru. Neden? Bu denli kolay vaz geçip bu denli umarsız geri gelmen neden? Dal kalmadı mı tutunabileceğin? Ya dağlar dayanabileceğin? Annen baban bile küs değil mi? Rüyalarım çıkmıyor artık. Senin geleceğini de haber vermediler. Yoksa gelmedin mi? Ben de mi yalan konusunda ustalaştım. Halen çırak sayıyordum kendimi.
Kalk soğuk yatağından, sil taştan adını, anlat bütün dünyaya haykır yaşadığını. Aç gözlerini konuş artık, üzdün beni güldür artık, yeter be uyan artık haykır yaşadığını. Nereden dolandı dilime bu şarkı, ve yine bir kocaman, neden? İnandıramaz kimse beni vedana. Geldin geçen gün gördüm ben. Kapımın önünden geçtin ay ışığında. Herkes yalancı olmuş.
Bütün hastalıklar gibi hep geceleri tuttu beni bu korkular. En yakın acile atıp kendimi, saat kaç olursa olsun, en az iki üç saat oturmuşluğum vardır kapısının önünde. İçeri girmeme gerek kalmadan iyileşebiliyorum artık. Öğrenmesi uzun sürse de terapilerimi kendim yapmaya başlamam hiç fena olmadı. Benim intihar duygularımı tetikleyecek ilaçlar veriyorlardı bana biliyorum. Kendimi güçlü ve ilahi hissetmeye mi başlamıştım. Fincanın kulpu neden sağa değil de sola dönük diye adam öldürebilirdim sanki. O türkü barda mikrofonu kaparak berbat sesimle sağır edebilirdim kaçamayanları. Her şeyi deneyebilirim; Hazerfan gibi uçmayı, kedi gibi dört ayak üstüne düşmeyi, bir treni durdurmayı, nefesimi tutmayı, sıvı oksijen çekmeyi, çiyanlarla dolu bir akvaryumda uyumayı.
Bir şeyler eksildi bedenimde de, kan grubum bile yok oldu, anlayamazsın.
Bu sabah erkenden kalktım yatağımdan. Hayatımdailk kez bir heykel yapmayı deneyeceğim. Her şey tamam, hazır, yerli yerinde. Daha öncesinde çokça resim yapmışlığım var oysa. Aşamadığım tek sorun boyut olayıydı. Başka derdim yoktu ya. Artık daha özgür tasvir edebilirim yok oluşu. Çok iyi öğretti hayat hiçliği. Ve Aziz gibi sorar oldum kendime; Nesin? diye.
Ömrünüz mucizelerle dolsun!
Özlem KOÇ