Son yıllarda estetik cerrahiyle ilgili en sık karşılaştığım sorulardan biri şu: "Plastik cerrahi herkesi birbirine mi benzetiyor?" Bu soru, aslında hem toplumun güzellik algısındaki değişimi hem de plastik cerrahinin kamuoyundaki algısını gözler önüne seriyor.
Ancak öncelikle şu temel yanılgıyı düzeltmek gerekir: Plastik cerrahi, kişinin yüzünü ya da bedenini "başkalarına benzetmek" amacıyla değil, kişinin kendi yapısına uygun şekilde daha genç, daha dinç veya daha dengeli bir görünüm kazandırmak amacıyla uygulanır. Bu fark, oldukça kritiktir.
Her yüz biriciktir, her plan kişiye özeldir
Her bireyin yüz anatomisi kendine özgüdür. Burun yapısı, elmacık kemikleri, çene hattı, cilt kalitesi ve kas tonusu gibi pek çok faktör, kişisel estetik planlamanın temelini oluşturur. Plastik cerrahinin amacı, bu bireysel yapıları dikkate alarak, kişinin kendi doğal ifadesini bozmadan, daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde etmektir.
Özellikle yüz gençleştirme ameliyatları (örneğin göz kapağı estetiği, şakak kaldırma, endoskopik kaş kaldırma gibi işlemler) makyajla kapatmaya çalıştığımız yorgunluk ifadesini ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Bu tür uygulamalar yüz ifadesini değiştirmekten ziyade, yıllar içinde yıpranmış görünümü iyileştirmeye yöneliktir.
Sosyal medya: Tek tip yüz algısının mimarı mı?
Elbette bu noktada medyanın etkisini göz ardı edemeyiz. Sosyal medyada sürekli olarak karşımıza çıkan "ideal yüz" temsilleri, çoğu zaman filtreli ve rötuşlu görsellerden ibarettir. Bu durum, estetik cerrahiyi yanlış bir çerçevede sunmakta; sanki herkes aynı buruna, aynı çeneye sahip olmalıymış gibi bir algı yaratmaktadır.
Oysa bilimsel ve etik bir yaklaşımda, standart bir güzellik tanımı yoktur. Aslolan, kişinin yüz oranlarını dengelemek, cildin yaşla birlikte kaybettiği elastikiyeti yeniden kazandırmak ve kişinin ruh halini daha iyi yansıtacak bir görünüm sağlamaktır.
Hekimin görevi: Beklentiyi yönetmek, kişiliği korumak
Klinik pratiğimde, her gün farklı beklentilerle gelen hastalar görüyorum. Kimi sosyal medya etkisiyle daha sivri bir burun isterken, kimi sadece göz altı torbalarının alınmasını talep ediyor. Bu noktada hekimin görevi, hastayı bilgilendirmek, gerçekçi sonuçlar çizmek ve uygulanacak işlemin kişinin yüzüne nasıl yansıyacağını tüm açıklığıyla ifade etmektir.
Örneğin burun estetiği ya da çene törpüleme gibi kemik yapılarına müdahale eden ameliyatlar, elbette daha belirgin değişimler yaratır. Ancak bu işlemlerin bile sonucu, kişinin yüz hatlarına ve genel ifadesine göre şekillenir. Hiçbir işlem tek bir kalıba göre yapılmaz; yapılmamalıdır.
Plastik cerrahi herkesi birbirine benzetmiyor; ama belki de bizi birbirimize daha çok benzeten, sosyal medyada çoğalan tek tip güzellik algısıdır. Oysa estetik cerrahi, doğru yaklaşımla uygulandığında, her bireyin kendi özgünlüğünü koruyan ve yaş alma sürecini zarifçe yöneten bir sanattır. Gerçek güzellik, çoğu zaman detaylardadır ve bu detaylar kişiye özeldir.









