Skolyoz
Op.Dr. Evren Fehmi Atay
Geçen hafta evladınızı yıkarken sırtının düzgün durmadığını fark ettiniz. Eşinizi heyecanla çağırdınız. O yok bir şey diye geçiştirdi. Ama geçirdiğiniz son hafta size uykusuz gecenizde ayıkken gördüğünüz kabus gibi geldi. Sonunda merakınızın yönlendirmesi ve komşunuzun tavsiyesi ile Ortopedi doktoruna geldiniz. Doktor çocuğunuzu soydu, sırtına, göğsüne baktı ve "skolyozu var" dedi. Aslında konuşmaya devam etti, ama siz artık duymuyordunuz. Kafanızın içinde doktorun o iki kelimesi yankılanıyordu "skolyozu var". Aslında bunun ne demek olduğunu pek anlamamıştınız. Ama yine de " biliyordum bir şeyi var işte " diye içinizden geçirdiniz. "bir de eşim; yok bir şeyi demişti" içinizden eşinize kızmayı da ihmal etmediniz. Doktor elinize bir takım istek formları tutuştururken endişelerinizi hissetmiş olmalı ki çocuğunuz saçını şefkatle okşamayı ihmal etmedi. Kapıdan çıkarken doktorun son cümlesini duyabildiniz: "bunları yaptırın gelin". Arada anlattıkları hakkında tek kelime fikriniz yoktu."Keşke" dediniz, " keşke telefona sesini kaydetseydim. Evde kocama dinletirdim"
İşte bu kitapçık o adeta hipnotize olduğunuz ve bu sebeple kaçırmış olduğunuzu düşündüğünüz doktorun; evladınızın skolyoz isimli hastalığı ile ilgili anlattığı kayıp anı içeriyor.
Karşınızda oturan doktor, yüzünde aynı anda hem hastalığın ciddiyetini, hem de uygun yaklaşımlar ile kontrol altına alınabileceğinin güvenini içeren, kısmen de sizin endişelerinizi rahatlatırken,boş vermişliğe sevk etmenize engel olacak önemi vurgulayan ifade ile konuşmuştu. Toplum genelinde her 100 kişiden 3'ünde bunun görülebileceğinden bahsetmişti.
Kardeşini sormuştu, benim veya eşimin ailesinde böyle gövdesinde eğikliğin olup olmadığını merak etmişti. İçinizden "görümcem yamuk yumuk biridir." demek gelmişti, ama ortamın ve konunun ciddiyeti ile kendinizi frenlemiştiniz.
"Aile bireylerinden birinde var olması, çocuğunuzda skolyozun görülmesi sıklığını %30 arttırır" diye devam etmişti.
"Nasıl anlayacağız ki?" diye sormuştu yanınızda gelen komşunuz.
"Mesela" demişti doktor; " bir omuzu diğerinden daha yukarda duran bir akraba?"
Kendinize kızmaya başlamıştınız: " Kızım 11 yaşında ve ben bunu yeni görüyorum". Bir yandan da kendinizi rahatlama mekanizmanız devreye girmişti: "en azından geçte olsa ben fark ettim. Babasına kalsa hiçbir şeyi yoktu."
Acaba bunları sesli mi diye düşündürecek şekilde doktor konuşmaya devam etmişti: "Kendinizi suçlamayın. İdiyopatik dediğimiz skolyoz zaten sıklıkla bu yaşlarda, yani erken ergenlik dönemindeki kız çocuklarında görülmeye başlar."
Tam "idiyopatik ne? Uyuz oluyorum şu doktorların anlamayacağımız dilden konuşmasına " diye düşünürken, doktor devam etti: " yani sebebi belli olmayan"
Yine de çoğu zaman ne yazdıkları okunabilir, ne de konuştukları anlaşılabilir. Bu sefer açıklama yapsa da bu düşünceniz değişmemişti.
En iyisi yarın kocamla tekrar gelelim diye düşündünüz. Şu an ne dese boş. Çocuğunuza skolyoz diye bir teşhis konmuştu, doktor laf arasında tedavi seçenekleri arasında ameliyattan falan bahsetmişti. Bunları eşim de duymalı dediniz. Çünkü anlayabildiğiniz kadarı ile takip ve tedavisi uzun bir süreçti.
Ertesi gün görüşmek üzere doktor ile randevulaşıp, muayenehaneden eve dönerken komşunuz: " yarın ben de sizle geleyim, benim yeğen de dik durmuyor, onu sorarım" diyordu.