Ömer Aydın

Tekstil İşletmelerinde Tedirginlik ve Krizden Çıkma Çabaları

20.07.2025 21:23
Haber Detay Image

Son dönemde ülkemizde tekstil sektörünün tüm paydaşlarının en çok sorduğu soru şu: "Sektör nereye gidiyor? Tekstil işletmeleri yavaş yavaş yok mu olacak? Eski güçlü günlerimize geri dönebilecek miyiz? Bizim sonumuz da İtalya gibi mi olacak?"

Ekonomik sıkıntıların ülkemizde uzun süredir etkisini gösterdiği bir gerçek. Ancak bazı sektörler bu sıkıntılardan çok daha derinden etkileniyor. Bunların başında ise, yüksek istihdam kapasitesi, üretim gücü ve ihracat katkısıyla Türkiye'nin en stratejik sektörlerinden biri olan tekstil sektörü geliyor.

Bir zamanlar ekonominin lokomotifi olarak görülen bu sektör, derinleşen krizle birlikte zorluklarla mücadele ediyor. Üstelik yaşanan sıkıntılar yalnızca tekstil üreticilerini değil, sektöre doğrudan bağlı olan hazır giyimcileri, kumaş üreticilerini, aksesuar ve yardımcı malzeme tedarikçilerini de etkiliyor. Askıdan koliye, baskılı etiketlerden düğmelere kadar birçok alt sektörde faaliyet gösteren işletmeler de benzer sorunlarla boğuşuyor.

Pek çok işletme, 2024'ün başından itibaren artan bu baskıya karşı önlem alma yoluna gitmiş durumda. Ancak kriz koşullarında geç kalındığı düşünülmeden, işletmenin yapısına uygun şekilde harekete geçmek ve günümüzde bile alınabilecek tedbirlerin olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Krizle Mücadele ve Çıkış İçin Atılması Gereken Adımlar

Ekonomik dalgalanmalara karşı ayakta kalmak isteyen işletmelerin öncelikle iflaslar, konkordato ilanları gibi olumsuz örneklerden dolayı morallerini yitirmemesi, sektördeki umutsuzluk havasına kapılmadan kendi dinamiklerine odaklanması şart. Bu kapsamda bazı temel başlıklar öne çıkıyor:

1. Kendi Yağıyla Kavrulmak: Büyük işletmeler, artan üretim maliyetleri karşısında çözümü yurt dışına taşınmakta arıyor. Özellikle Mısır gibi ülkelerde yatırım yapan firmalar, ucuz iş gücü ve düşük enerji maliyetlerinden faydalanmak istiyor. Ancak Laleli, Osmanbey, Merter, Güngören gibi merkezlerde faaliyet gösteren çok sayıda işletme için bu yol pek de uygulanabilir değil. Fason üretim yapan küçük atölyeler için ise durum çok daha zor. Bu yapıdaki firmalar da; rekabet gücünü sürdürebilmek için, iç ve dış piyasaya daha uygun fiyatlı ürünler sunmak amacıyla giderlerini azaltmaları, verimliliklerini artırmaları ve her firmanın her alanında israfı önlemeleri gerekiyor. Bu noktada detaylı bir maliyet analizi ve yalın üretim uygulamaları ön plana çıkabilir. Satabiliriz düşüncesi ile depoları ürün doldurmadan, temkinli üretimi seçerek hareket edilmelidir. Yoksa, yok pahasına ürün satmak zorunda kalabilirsiniz.

2. Yeni Nesil Pazarlama ve Satış Uygulamalarını Hayata Geçirmek: Ülkemiz tekstil işletmelerinin birçoğu hala eski tarz satış yöntemleri ile sonuç alabileceklerini düşünmekte ve eskisinden daha az üretip müşteri beklemektedir. Oysa ki; artık müşteri ürünü gelip fiziki mağazadan almak yerine internet ortamından toptan olarak sipariş vermektedir. Üretici işletmeler, geleneksel satışı tamamen bırakmadan; pazarlama ve satış sistemlerini dijital ortamlar ağırlıklı değiştirmelidir.

3. Hızlı ve Kaliteli Üretimi Benimsemek: Artık yüksek adetli siparişler, uzun vadeli planlamalar ve rahat üretim takvimleri geride kaldı. Atölyelerden, aksesuarcılara kadar birçok üretici, düşük adetli, ani gelen ve hızla teslim edilmesi gereken siparişlerle hayatına devam edecek gibi görünüyor. Küçük adetli üretimlere esnek yapılarla cevap verebilmek, hızlı üretim ve teslimat becerisine sahip olmak, stok maliyetini azaltan yalın üretim anlayışını benimsemek gerekiyor. Müşteri odaklı ve hızlı reaksiyon verebilen üretim süreçlerine sahip olanlar krizden daha az yara alarak çıkacaktır.

Tasarım ne kadar güçlü olursa olsun, üretim kalitesi ve hızı da müşterinin isteği doğrultusunda olmalıdır. Müşteri çoğu zaman istediği anda alabildiği ürüne fazla ödemektedir.

4. Tasarım ve Kaliteli Üretim: Türkiye, tekstilde sadece üretim gücüyle değil, aynı zamanda tasarım kabiliyetiyle de öne çıkmaktadır. Ancak birçok işletme, bu potansiyelini tam olarak kullanamıyor. Üstelik bazı yabancı müşteriler, markaların pahalıya sunduğu numuneleri alıp başka ülkelerde üretim yaptırarak maliyeti düşürmeye çalışıyor. Bu alanda rekabet edebilmek için; tasarım süreçleri güçlendirilmeli, müşterilerin karşısına özgün ve güçlü koleksiyonlarla çıkılmalıdır. Numune güvenliği için gerekli önlemler alınarak, müşteriye sadece uygun fiyat sunulmamalı, bunun yanında tasarım ve kaliteli modellerle desteklenmelidir.

5. Çalışan Aidiyetini Artırmak ve İstikrarlı Kadrolar Oluşturmak: Bugün birçok tekstil atölyesinde yerli iş gücünün yerini; Suriyeli, Afgan ya da Afrika kökenli çalışanlar aldı. Bu durum bir yandan üretim devamlılığı sağlarken, diğer yandan kalite, iş disiplini, iletişim ve aidiyet sorunlarını da beraberinde getirdi. Her ayrılan veya ülkesine dönen çalışan işletmede boşluk oluşturmamalıdır. Bunun için; uzun vadeli çalışacak iş gücünü çekmek için daha iyi çalışma koşulları oluşturulmalı, çalışanlara eğitim ve motivasyon odaklı programlar sunulmalıdır. Zira, aidiyet duygusu yüksek ekipler, kriz dönemlerinde firmanın en büyük destekçisi olacaktır.

6. Gereksiz Yükleri Atmak: Birçok işletme, yoğun çalıştığı ve iyi kazanç sağladığı dönemlerde bazı gereksiz harcamalar yapar. Zamanla bu harcamalar alışkanlığa dönüşür ve sorgulanmadan devam eden uygulamalar halini alır.

Geçtiğimiz ay bir mimar arkadaşımla birlikte, tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir dostumuzu ziyaret ettik. Bina içinde kısa bir tur yaptıktan sonra kahve molasında mimar arkadaşım dikkat çekici bir yorumda bulundu: Binanın mimari açıdan verimsiz tasarlandığını ve baştan sona yeniden değerlendirilirse neredeyse yarısının atıl durumda kalabileceğini söyledi. Bu yorum işletme sahibinin dikkatini çekti ve hemen bir çalışma başlattı. Gerçekten de yapılan analiz sonucunda, binanın önemli bir bölümünün verimli kullanılmadığı ortaya çıktı. Bu alan boşaltıldı ve işletme sahibi bu kısmı kiraya verme kararı aldı. Böylece hem gereksiz bir yükten kurtuldu hem de işletmeye ek gelir sağladı.

Krizi Fırsata Çevirmek Mümkün Mü?

Kriz dönemleri her zaman zorludur; ama aynı zamanda krizin ruhuna uygun olarak yeniden yapılanma, daha verimli süreçler kurma ve rekabet avantajı kazanma fırsatlarını da beraberinde getirir. Tekstil sektörü, deneyimi, altyapısı ve esnekliğiyle bu krizi aşabilecek kapasiteye sahiptir. Bunun için işletmeler zamanında adım atmalı, piyasadaki belirsizliğe kapılmadan kendi yapılarına uygun çözümler geliştirmelidir. Gelecek, ayakta kalma ile ilgili bugün alınan tedbirlerle şekillenecektir.

Krize karşı tedbir denilince klasik çözüm olan personel işten çıkarma yoluna girinceye kadar yukarıdaki tedbirleri uygulamak faydalı olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları

title