Günümüzde iletişimin en büyük sorunlarından biri, karşımızdaki kişiyi yeterince dinlememek ya da hiç dinlememektir. Dinliyormuş gibi yapmak, göz teması kurmadan konuşmaları geçiştirmek, ne yazık ki hem iş hayatında hem sosyal ilişkilerde yaygınlaşmış bir iletişim sorunudur. Oysa sağlıklı iletişim, yalnızca konuşmaktan değil, etkili bir şekilde dinlemekten geçer. Karşımızdakine sesimizi duyurabilmek, onun da bunu gerçekten dinleyip anlaması; anlaşmak, uzlaşmak ve ilerlemek için hayati önemdedir.
İş hayatında, özellikle işletmelerdeki iç diyaloglarda, yönetim kurulu toplantılarında veya günlük iş akışındaki iletişimlerde taraflar birbirini dikkatle dinlediğinde süreçler sağlıklı ilerler. Ancak duyguların yoğunlaştığı, tansiyonun yükseldiği anlarda ne yazık ki kimse kimseyi duymamaya başlar. Herkes konuşur ama kimse dinlemez; sonuç ise genellikle verimsizlik, yanlış anlaşılmalar ve bozulmuş bir iş ortamı olur.
Yaklaşık 30 yıldır çeşitli sektörlerde işletmelere danışmanlık yapıyorum. Yüzlerce yönetim toplantısına katıldım. Gözlemim şu ki; işler yolundayken, insanlar birbirini dikkatle dinliyor, bilgi ve veri alışverişi sağlıklı şekilde ilerliyor. Fakat tartışmalar başladığında ya da farklı görüşler çatıştığında, çoğu zaman kimse kimseyi dinlemiyor. Sesler yükseliyor, kelimeler anlamını yitiriyor, iletişim tamamen sekteye uğruyor.
Oysa etkili iletişimin temelinde şu vardır: Konunun uzmanı ya da sözü edilen alanda tecrübeli bir kişinin söylediklerine kulak verip, onu anlayarak karşılık vermek. Bu; iletişimin hem ahlaki hem de işlevsel temelidir. Nasıl ki bir öğrenci, öğretmeninin dersini dinlemediğinde dersten başarısız olur; bir yönetici ya da çalışan da karşısındaki kişiyi dinlemediğinde sağlıklı bir iletişim kuramaz ve çözüm yerine kaos üretir.
Peki Dinlememe Sorunu Nasıl Aşılabilir?
1. Dinlediğinizi Göstermek:
Kim olursa olsun, her insan dinlendiğini hissettiğinde kendisine değer verildiğini anlar ve iletişim daha sağlıklı bir zemine oturur. Bir keresinde danışmanlık yaptığım bir işletmede, yönetim kurulu üyeleri aynı zamanda kardeşlerdi. Toplantı sırasında biri konuşmaya başlarken diğerleri de aynı anda konuşuyor, kimse kimseyi dinlemiyor ama herkes birbirine cevap veriyordu. Gürültü nedeniyle çalışanlar bile tedirgin bir şekilde toplantının bitmesini bekliyordu. Bu ortamdan bir başarı, bir uzlaşma çıkması mümkün değildi. Sonuç: Hayal kırıklığı, motivasyon kaybı ve gerginliğin getirdiği yorgunluk.
2. Ses Yükseltmeden Konuşmak:
İletişim sırasında ses yükseltmek çoğu zaman baskın çıkmak ya da üstünlük kurmak için kullanılır. Oysa bu, iletişimi düzeltmez; aksine daha da bozar. Kişi, kendini tanımalı ve yüksek sesin bir çözüm olmadığını, ahlaki bir iletişim biçimiyle bağdaşmadığını bilmelidir. Bağırarak sözünü geçireceğini zanneden kişi, aslında karşısındakini daha çok uzaklaştırır. Oysa ses tonunu koruyan, sabırla dinleyen ve makul şekilde konuşan biri hem dinlenir hem de etkili olur.
Herkes tepesi atınca kendisini nasıl frenleyeceği konusunda önceden yaptığı hazırlıkları bu tür sıkıntılı ortamlarda hatırlamalı ve dış destek beklemeden kendisini kontrol altına alıp, karşı tarafı dinleme moduna geçebilmelidir. Bazen de içimizden "la havle" okuyup ortamdan kopmadan dinlemeye devam edebilmeli insan.
3. Moderatöre Kulak Vermek:
İletişimin tıkandığı, ortamın gerildiği anlarda, ortamın yöneticisi ya da moderatör konumundaki kişiye kulak vermek süreci sağlıklı şekilde yönetmeye yardımcı olur. Özellikle ortaklar kurulu gibi karar alma süreçlerinde; taraflardan biri gerginlik yükseldiğinde susmalı ya da ortamı geçici olarak terk etmelidir. Bu noktada toplantının yönetimini üstlenen kişinin sözleri dikkate alınmalı, yönlendirmelerine uyulmalıdır. Böylece iletişim rayına girer, yapıcı bir zemin oluşur.
İletişim sıkıntıya girince kişi; ortamı, insanları iyi gözlemlemeli, derin nefes alıp varsa kendisini uyaranların uyarıları doğrultusunda dinlemeye ve iletişime devam etmelidir.
İletişim sadece konuşmak değil, anlamaya çalışmaktır. Duyulmak isteyen önce dinlemeyi öğrenmelidir. Herkesin bağırdığı bir ortamda sesler değil, sadece çatışma duyulur. Oysa gerçekten duymak, anlamaya çalışmak, farklılıkları kabul etmek ve sağlıklı bir diyalog kurmak hem kişisel ilişkilerde hem iş hayatında başarıya giden yolda vazgeçilmez adımlardır.