Geçtiğimiz günlerde iki firma ortağının görev paylaşımı üzerine yaptıkları bir konuşmaya şahit oldum. Söyledikleri şu şekildeydi: "Üretim bende, finansı bırakmamam lazım, satın almayı mutlaka ben yürütmeliyim, muhasebede ben olmazsam olmaz." Bu ifadeler, neredeyse işletmenin tüm kritik işlevlerinin bir kişi tarafından üstlenilmek istendiğini gösteriyordu. Ne yazık ki, bu anlayış bazı patron ve yöneticilerde sıkça görülüyor. Oysa bu yaklaşım hem yanlış hem de oldukça tehlikelidir.
Üstelik bu tutuma, işin en ince detaylarına kadar müdahale etme ve çalışanları sürekli denetleme isteği eklendiğinde işler içinden çıkılmaz hale gelir.
"Her şeyi bilmeliyim, her işe hâkim olmalıyım, tüm süreçler benim kontrolümde olmalı" anlayışıyla hareket eden yöneticiler, genellikle detaylarda kaybolurlar. Oysa başarılı yöneticiler; işleri delege eden, ekiplerine sorumluluk ve hareket alanı tanıyan kişilerdir. Mikro yönetim uygulayanlar zamanla ekiplerinin işlerini kendileri yapmaya başlarlar ki, bu da yönetim açısından ciddi bir alarmdır.
Mikro Yönetim Nasıl Aşılır?
1. Kendinizi Gözden Geçirin: Yöneticiler zaman zaman kendi yönetim tarzlarını sorgulamalı, muhasebe etmelidir. Mikro yönetim eğiliminde olup olmadıklarını fark ettiklerinde, çalışanların motivasyonunu düşüren ve yöneticiyi operasyonel detaylara hapseden bu tutumdan uzaklaşmak mümkün olur.
2. Görevi Verin, Detaylarda Kaybolmayın: Yönetici olarak, fayda sağlamayan detaylarla vakit kaybetmeyin. Örneğin, satış koordinatörünün müşteri temsilcisinin CRM sistemine girdiği ziyaret notlarının cümle yapısı, yazı tipi ya da imla hatalarıyla uğraşması gerekli değildir. Bu tür konular ayrı bir raporlama eğitimiyle çözülebilir. Hataları bir azarlama aracı değil, öğrenme fırsatı olarak görmelisiniz.
3. Aşırı Kontrolden Vazgeçin: Ekibinizi sürekli denetlemek yerine onlara esneklik tanıyın. Sürekli kontrol, çalışanlarda yetersizlik hissi yaratır. Dijital sistemlerle işleri gözlemleyin ama çalışanlara "gözetleniyor" hissi vermemeye dikkat edin. Gereksiz raporlar talep etmek yerine, karar alma ve uygulama inisiyatifini ekibinize bırakın.
4. Etkin Toplantı Sistemi Kurun: Haftada bir kez yapılacak kısa ve verimli toplantılarla ekibinizi organize edin. Alınan kararların takibini yapın, ancak detaylara boğulmadan süreci yönetin.
5. Emir Vermek Yerine İşbirliği Yapın: Görev, yetki ve sorumlulukları net olarak belirleyin. "Şunu yap, bunu yapma, şöyle yap" gibi sürekli direktif vermek yerine, demokratik ve güven esaslı bir ortam oluşturun. İşin nasıl yapılacağını sürekli tarif etmek, çalışanlar üzerinde baskı yaratır. Görevi verin, sonucu takip edin. Aksi halde iyi çalışanlar uzun vadede bu ortamda kalmak istemez.
6. Delege Edin, Müdahale Etmeyin: Her işin içinde olmanız gerekmez. Görevleri yetkin kişilere verin, onların performanslarını geri bildirimlerle izleyin. Bir yönetici, gönül rahatlığıyla 15 gün tatil yapamıyorsa, mikro yönetim yaptığını düşünebilir. En basit kararların bile yönetimden çıkması, bu tarzın açık göstergesidir.
7. Stratejik Konularda Detaya İnin: Elbette, işletmenin geleceğini etkileyen yatırımlar, yeni iş kolları, hedef belirleme, acil durumlar ve riskli konular gibi stratejik alanlarda detaylara inmek gereklidir. Bu tür konular mikro yönetim kapsamında değildir; aksine yöneticinin asli sorumluluk alanıdır.
Kendinizi bir yönetici olarak sürekli üst yönetimin gözetimi altında hissettiğinizde, ne kadar verimli çalışabilirsiniz? Sürekli hata yapma korkusu içinde hareket edersiniz. Aynı durum ekip üyeleriniz için de geçerlidir.
Örneğin, metal aksesuar üretim müdürü olarak sektördeki en iyi kaplama ustasını işe alıyor ve sonra da işinde uzman kişiye ne yapması gerektiğini en ince ayrıntısına kadar tarif ediyorsanız, mikro yönetim uyguluyorsunuz demektir. Eğer takımınıza Messi'yi alıyorsanız, nasıl futbol oynayacağını anlatmamalısınız. Ona sadece uygun zemin ve sistem sunmalısınız.
Sonuç olarak; mikro yönetimin hakim olduğu işletmelerde çalışanlar kendilerini özgür hissetmez, stres artar, verim düşer ve işten ayrılma oranları yükselir. Oysa iyi bir yönetim sistemi ile, ekiplerin potansiyeli ortaya çıkarılabilir, daha sürdürülebilir ve mutlu bir iş ortamı oluşturulabilir.