İşletmelerde zaman zaman, ister ilk kademe ister üst düzeyde olsun, dünyanın yalnızca kendi etraflarında döndüğünü düşünen yöneticilere rastlanmaktadır. Aslında bu düşünce yapısı yalnızca yöneticilerle sınırlı kalmamış, toplumda da yaygın bir davranış biçimi haline gelmiştir. Üstelik bu tavrın giderek arttığı da gözlemlenmektedir.
Bu bakış açısı, gerekli önlemler alınmaz ve kurumsal sistemler oluşturulmazsa, işletmelerin genel yönetim anlayışına dönüşebilir. Örneğin, üretim alanında usta-çırak ilişkisiyle yetişip preshane bölümünde yönetici konumuna gelen birini düşünelim. Bu kişi, bölümle ilgili tüm konularda; hedefler, süreç yönetimi, insan kaynağı planlaması ve eğitimi, Ar-Ge ve inovasyon gibi yalnızca kendi fikirleriyle hareket ediyor ve başka görüşlere yer vermiyorsa, bu bölümün gelişimi oldukça sınırlı kalacaktır. Oysa dış dünyada gerçekleşen teknolojik yeniliklerin ve başarılı uygulamaların işletmeye aktarılması, bölümün rekabet gücünü koruması açısından hayati öneme sahiptir.
Yöneticiler, bilgi ve tecrübenin merkezine sadece kendilerini koymamalıdır. Şu soruları sormak oldukça değerlidir: Bu işin doğrusu nedir? İşletmenin mevcut doğruları ile evrensel doğrular örtüşüyor mu? Bu konuyu ekip içinde en iyi kim biliyor? Dış kaynaklardan bilgiye nasıl ulaşabiliriz? Bu tür sorgulamalar yapılmadığında, yönetim tek sesli hale gelir ve gelişim imkânsızlaşır.
Benmerkezci Yönetim Anlayışı Nasıl Aşılır?
• İlk olarak, ilgili yöneticiye mevcut yönetim tarzının yetersiz, verimsiz ve sürdürülebilir olmadığı, işletme açısından çeşitli riskler barındırdığı uygun bir dille ifade edilmelidir.
• Bu noktada, şirket üst yönetiminin devreye girmesi ve tüm birimlerde geçerli olacak ortak yönetim ilkelerini belirlemesi gereklidir. Yönetim kişisel tercihlere göre değil, işletmenin sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artıracak kurumsal doğrulara göre yapılandırılmalıdır. Bu süreçte çalışanların görüşlerine başvurmak, karar alma sürecini katılımcı hale getirmek önemlidir.
• Belirlenen ilkeler, eğitim toplantılarıyla tüm çalışanlara açıklanmalı ve uygulamalar düzenli aralıklarla denetlenmelidir. Ancak bu ilkeler kalıcı ve değişmez olarak görülmemeli, belirli periyotlarla gözden geçirilip gerektiğinde revize edilmelidir. İlgili çalışanlarla birlikte yapılan beyin fırtınası, atölye çalışmaları gibi yöntemlerle ortak akıl oluşturulmalı; mevcut durum ile ulaşılmak istenen hedefler belirlenerek buna uygun bir yönetim tarzı benimsenmelidir.
• Her bölüm, sadece bir yöneticinin değil, ortak aklın yönettiği bir sistemle yönetilmelidir. Bu anlayış, işletmenin uzun vadede sürdürülebilirliğini sağlamada büyük katkı sunacaktır. Doğrunun, iyinin, ideal olanın araştırılmadığı, sadece bir kişinin dediğinin yapıldığı ortamların gelişmesini beklemek hayal olacaktır.
• Personel istihdamında da benzer bir yaklaşım benimsenmelidir. İlgili bölümü geliştirecek, katma değer sağlayacak nitelikli kişilerin işe alınması hedeflenmelidir. Bu nedenle işe alım süreci yalnızca ilgili bölüm yöneticisine bırakılmamalı; insan kaynakları birimi, üst yönetim ve bölüm yöneticisinin ortak değerlendirmesiyle yürütülmelidir. Böylece, yalnızca yöneticinin kişisel beklentilerine uyan değil, işletme hedeflerine katkı sunabilecek personel kadroya dâhil edilir ve bölümün gelişimi sürdürülebilir hale gelir.
• Hem çalışan hem de yönetici, müzakere edilen, tartışılan ve ortak bir yol bulunamayan konularda, karşı tarafa 'Bu konuda aynı fikirde olmasak da senin önerin doğrultusunda ilerleyelim' diyebilmeyi öğrenmelidir.
İnsanları doğru yola iletmek için gönderilen peygamberler bile hiçbir zaman kendilerini merkeze koymamış, 'Dünya benim etrafımda dönüyor' dememiş; aksine, istişareyi ve müzakereyi hayatlarının vazgeçilmez bir parçası hâline getirmişlerdir.