Okan Geçgel

Kirlilikten berraklığa: Toplumun zihinsel imtihanı

18.09.2025 11:04
Haber Detay Image

Haber sitelerinin gündelik hayatımızdaki etkisi artık tartışılmaz bir gerçek. Sabah gözümüzü açtığımızda, işe giderken otobüste ya da evimizde kahvemizi yudumlarken elimizin ilk uzandığı yer akıllı telefonlarımız oluyor. Birkaç tıklamayla gündeme hâkim oluyor, dünyanın dört bir yanındaki gelişmeleri anında öğrenebiliyoruz. Ancak ben, bir okur olarak, yalnızca haberi okumakla yetinmem; haberin altındaki yorumlara da mutlaka göz gezdiririm. Çünkü o yorumlarda toplumun nabzı atar. İnsanların gerçek duyguları, kaygıları, öfkeleri, umutları orada kendini belli eder.

Ne var ki, son yıllarda bu yorumların dili, tonu ve niteliği üzerinde düşündüğümde kaygı verici bir tabloyla karşı karşıya kalıyorum. Maalesef Türkiye'deki gergin siyasi atmosfer toplumu adeta bir karpuz gibi ikiye ayırmış durumda. Ortak değerler, sağduyu ve vicdanın sesi büyük ölçüde bastırılmış; bunun yerine nefretin, öfkenin ve hakaretin hüküm sürdüğü bir dil hâkim olmuş.

Öfke Dolu Yorumların Anatomisi

Basit bir trafik kazası haberi düşünün. Normal şartlarda insanlar geçmiş olsun dileklerini iletir, yaralılara şifa temenni eder. Ancak Türkiye'deki kutuplaşmış atmosferde bu tür insani refleksler ikinci plana düşüyor. Yorumlarda karşımıza çıkan şey; örümcekleşmiş, kokuşmuş, adeta sakatlanmış bir zihniyetin yansımaları oluyor.

Bir tarafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a duyduğu öfkeyi her fırsatta dile getiren bir kesim var. Onlar için haberin konusu hiç önemli değil; ister bir spor karşılaşması, ister bir doğa olayı, isterse de bir kazanın haberi olsun, tek hedefleri Erdoğan oluyor. Yorumlarının neredeyse tamamını Cumhurbaşkanı'nı eleştirmeye, küçümsemeye, hatta kimi zaman edep dışı sözlerle hakaret etmeye ayırıyorlar.

Bu durum, yalnızca siyasi eleştiri sınırlarını aşan bir tavır değil; aynı zamanda zihinsel ve ahlaki bir çürümenin de göstergesidir. Çünkü siyasi eleştiri, bir ülkede demokrasinin vazgeçilmez unsurudur; ama hakaret, küfür ve edep dışı söylemler hiçbir şekilde meşru görülemez.

Zihinsel Çürümenin Kaynağı

Peki, bu kadar kokuşmuş bir zihniyetin kökleri nerede? Bana göre bu zihniyetin varlık sebebi, çeyrek asırdır sandıktan çıkamayan muhalefettir. Her seçimde halkın iradesiyle yüzleşen, sandıkta defalarca kez gömülen muhalefet, bununla hesaplaşmak yerine daha da hırçınlaşmıştır.

Siyasetin dili değiştikçe toplumun dili de değişmiştir. Muhalefet, yapıcı bir politika üretmek, projelerle ve vizyonla topluma umut olmak yerine; sürekli yıkıcı, küçümseyici ve hakaret dolu bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Bu dil, zamanla toplumsal muhalefete de sirayet etmiş; sokaktaki vatandaşın, haber altındaki yorumlara yansıyan üslubunu belirlemiştir.

Bugün internet sitelerinde gördüğümüz hakaret dolu yorumların, sosyal medya mecralarında dolaşan küfürlerin kaynağı işte bu başarısız siyasetin ürettiği öfke kültürüdür. Bir türlü iktidar olamayan, sandıkta milletin desteğini kazanamayan muhalefet, kendi seçmenini adeta kin ve nefretle beslemeye başlamıştır.

Toplumsal Barışa Verilen Zarar

Bu öfke dili yalnızca siyasi iktidara ya da Cumhurbaşkanı'na zarar vermiyor; toplumun bütününe, ortak değerlerimize ve ahlaki kodlarımıza da zarar veriyor. Birlikte yaşama kültürümüz yara alıyor.

Bir toplumun en büyük gücü, farklılıklarına rağmen ortak değerlerde buluşabilmesidir. Ancak biz, bugün birbirimizi dinlemek yerine birbirimizi aşağılamayı tercih eden bir noktaya geldik. Yorumlarda gördüğümüz hakaretler, aslında toplumsal barışın altını oyan bir dinamit gibi işliyor.

Gençlerimiz bu dili örnek alıyor. Çocuklarımız, büyüklerin ağzından çıkan öfke dolu sözleri duyarak büyüyor. Edep, saygı ve nezaket gibi değerler hızla erozyona uğruyor. Oysa bu millet, tarih boyunca inceliğiyle, edebiyle ve hoşgörüsüyle tanınmış bir millettir. Birbirine karşı bu kadar hoyrat, bu kadar kırıcı bir toplum olduğumuzda, aslında en büyük zararı kendimize veriyoruz.

Temiz Zihin, Aydınlık Yarınlar

Bütün bu karanlık tabloya rağmen, umudu kaybetmemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü toplumların dönüşümü mümkündür. Kirlenmiş zihinler temizlenebilir, öfke dili yerine nezaket dili hâkim olabilir. Bunun için en çok ihtiyacımız olan şey berrak bir zihindir.

Berrak bir zihin; kinle, nefretle ve önyargıyla kararmamış zihindir. Berrak bir zihin; olaylara sağduyuyla bakabilen, farklı görüşlere saygı gösterebilen, eleştirisini hakaret etmeden dile getirebilen zihindir.

Türkiye'nin geleceği, işte bu berrak zihinlere emanettir. Ne kadar çok insanımız öfkenin dili yerine sağduyunun dilini kullanırsa, yarınlarımız o kadar aydınlık olacaktır.

Çözüm İçin Ne Yapmalı?

  • Siyasetin dili değişmeli: İktidar da muhalefet de toplumun karşısına çıkarken öfke dilinden uzak durmalı. Yapıcı siyaset, nezaket ve vizyon, toplumsal kutuplaşmayı azaltacaktır.
  • Medya sorumluluk almalı: Haber siteleri, yorumlarda hakaret diline izin vermemeli. İnsanları kışkırtan, nefret üreten paylaşımlara karşı ciddi filtreler uygulanmalıdır.
  • Aile ve eğitim rol oynamalı: Çocuklarımıza nezaketi, saygıyı, farklılıklara hoşgörüyü öğretmeliyiz. Çünkü gelecek onların zihninde şekillenecek.
  • Toplum vicdanını harekete geçirmeli: Kutuplaşmanın panzehiri vicdandır. Birbirimizi ötekileştirmek yerine insanlığımızda buluşmalıyız.

Sonuç: Geleceği Temiz Zihinler Kuracak

Bugün yaşadığımız kutuplaşma, öfke dili ve hakaret kültürü belki bize umutsuz bir tablo çiziyor. Ama inanıyorum ki bu millet, tarihin her döneminde olduğu gibi, yeniden silkelenip kendine gelebilecek kudrete sahiptir.

Kirli zihinlerin, kokuşmuş söylemlerin ve nefret dilinin ömrü uzun değildir. Asıl kalıcı olan şey, temiz zihinlerin, berrak düşüncelerin ve sağduyunun sesidir.

Türkiye'nin yarınlarını aydınlatacak olan, işte bu berrak zihinlerdir. O yüzden bugünden başlayarak dilimizi temizlemeli, kalplerimizi kin ve nefret yerine sevgi ve saygıyla doldurmalıyız. Ancak o zaman toplumsal barışı yeniden tesis edebilir, çocuklarımıza gurur duyacakları bir gelecek bırakabiliriz.

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title