Okan Geçgel

Hutbeye Kulp Arayanlar

15.08.2025 13:49
Haber Detay Image

Bugünkü Cuma hutbesinin konusu "Kul Hakkı" idi. İslam'ın en temel adalet ölçülerinden biri olan bu kavram, sadece cami kürsülerinde değil, günlük hayatımızın da merkezinde olması gereken bir ilke. Kul hakkı; emeğin gaspından iftiraya, yolsuzluktan haksız kazanca, bireysel hakların çiğnenmesinden devlet malına uzanan geniş bir alanı kapsar. Dinimizde affı en zor günahların başında gelir, zira Allah bile kul hakkını ancak hakkı gasbedilen kulun affetmesiyle bağışlar.

Ancak son haftalarda dikkat çekici bir manzara var: Hutbelere karşı adeta sistematik bir kampanya yürütülüyor. Kimi sosyal medya fenomeni, kimi kendini gazeteci ya da aktivist diye tanıtan bazı isimler, her hafta hutbelerin içeriğine bir bahane bulup hedef tahtasına oturtuyor. Sanki camilerde ne anlatılırsa anlatılsın, mutlaka bir yerinden tutup çarpıtma görevini üstlenmiş gibiler.

Bu haftaki konu "Kul Hakkı" olunca ister istemez insan merak ediyor: Bakalım bu kez ne diyecekler? Kul hakkı gibi tartışmasız bir hakikat üzerinden hangi bahaneyi icat edecekler? "Camide siyaset yapılıyor" klişesi mi, "Toplum mühendisliği" iddiası mı, yoksa "Herkese kendi inancı öğretilmesin" savunması mı? Belki de "Bu konu neden tam da şimdi seçildi?" diye komplo teorileri üretirler.

İsimler de az çok belli: CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, gazeteci Nevşin Mengü, Özlem Gürses ve benzer çizgideki bazı siyasetçi, yazar, sanatçı ve aktivistler… Hatırlayalım; Aylin Nazlıaka, daha önceki tesettürle ilgili hutbeyi hedefe koymuştu. Ardından Nevşin Mengü ve Özlem Gürses, meşru tatil hakkı ile ilgili hutbeyi gündem yaparak yine aynı tavrı sergilediler. Bu ardışık çıkışlar, son günlerde bu isimlerin hutbelere karşı adeta bir "savaş" başlattıkları yönündeki görüşleri güçlendiriyor.

Oysa "Kul Hakkı" konusu, siyasetin üstünde bir hakikattir. İster sağcı olun, ister solcu; ister inançlı olun, ister ateist… Hak, hakikattir. Hakkı gasp eden, kimin siyasi görüşünden olursa olsun yanlış yapar. Bunu dile getirmek, toplumun ortak vicdanını diri tutmak için bir görevdir. Eğer birileri, kul hakkını anlatan bir hutbeye bile tahammül edemiyorsa, burada niyet sorgulanır.

Açık konuşalım: Bu tavır, dinle meselesi olan bir eleştiriden çok, toplumun ortak değerlerine sistematik bir saldırıya dönüşmüş durumda. Çünkü kul hakkı gibi evrensel bir değer bile bu saldırıdan muaf tutulmuyorsa, mesele artık dini özgürlükler veya ifade özgürlüğü değil, doğrudan toplumun değer kodlarını tahrip etme girişimidir.

Gelecek hafta hutbenin konusu ne olursa olsun, belli çevrelerin şimdiden ellerini ovuşturup "Acaba bu defa nereden vurabiliriz?" diye düşündüklerini görmek zor değil. Ama unutmamak lazım: Toplumun değerlerine her hafta yeni bir kulp takmak, sadece o değerlere değil, toplumsal birlikteliğe de zarar verir. Ve belki de en önemlisi… Haksız yere yapılan bu saldırılar da bir çeşit kul hakkıdır.

Yazarın Tüm Yazıları

title