Okan Geçgel

CHP’de iç savaş: Rüşvet, ithamlar ve bataklıkta çırpınış

14.09.2025 14:35
Haber Detay Image

Türkiye siyasetinde son günlerde dikkatleri üzerine çeken en önemli tartışmalardan biri, CHP eski milletvekili ve gazeteci Barış Yarkadaş'ın yaptığı açıklamalar oldu. Yarkadaş, kamuoyunda büyük yankı uyandıran sözlerinde, adeta CHP'nin iç yüzünü ortaya döken ifadeler kullandı. Özellikle rüşvet, delegelerin para karşılığı satın alınması, belediyelerdeki vurgun ve talan, parti içi hizipleşme ve lüks yaşantılar üzerinden sert eleştirilerde bulunan Yarkadaş, CHP'nin yönetim kadrosunu tabiri caizse yerden yere vurdu.

En dikkat çekici ithamlardan biri ise CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır'a yönelikti. Yarkadaş, Başarır'ın helal kazançtan bahsetmesine karşılık, "Bindiğin Maybach Mercedes, hem de iki tane… Onları nasıl aldın, onu söyle" diyerek, CHP'nin aslında iktidarı eleştirirken kendi içindeki yolsuzluk, israf ve şatafat düzenine gözlerini kapattığını ortaya koydu.

Peki, CHP gerçekten neyin içinde? Partiyi yöneten kadrolar, yıllardır "temiz siyaset" ve "yolsuzlukla mücadele" sloganlarıyla halkın karşısına çıkarken, perde arkasında nasıl bir düzen işliyor? Yarkadaş'ın sözleri buzdağının görünen kısmı mı, yoksa CHP'nin içine düştüğü bataklığın bir özeti mi?

Rüşvetin Konuşulması Suç mu Oldu?

Barış Yarkadaş'ın "Rüşveti konuşmak suç haline geldi" sözleri, aslında Türkiye'deki siyasetin geldiği noktayı özetleyen bir cümleydi. Çünkü normal şartlarda bir siyasetçinin ya da gazetecinin görevi, kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığını sorgulamak, yolsuzluk iddialarını gündeme taşımaktır. Fakat gelinen noktada, CHP'nin kendi içindeki rüşvet tartışmaları bile adeta tabu haline gelmiş durumda.

Delegelerin para karşılığı satın alındığı, belediye başkan adaylıklarının rant ilişkileri üzerinden şekillendiği iddiaları, aslında sadece Yarkadaş'ın değil, uzun zamandır parti kulislerinde fısıldanan gerçekler. Ancak bu gerçekleri dile getiren herkes, bir anda "partiye zarar vermekle" suçlanıyor. CHP'nin kendi içindeki çürüme, dışarıya sızmasın diye üzeri örtülmeye çalışılıyor.

Ama siyaset öyle bir alan ki, gerçekler er ya da geç gün yüzüne çıkıyor. Yarkadaş'ın çıkışı da bu açıdan önemli bir kırılma noktası oldu. Çünkü ilk kez bu kadar açık bir şekilde isim verilerek, mal varlıkları üzerinden ağır ithamlar yapıldı.

Ali Mahir Başarır ve Maybach Meselesi

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, sık sık televizyon ekranlarında hükümeti eleştiriyor, yolsuzluk ve israf üzerinden sert sözler sarf ediyor. Ancak Yarkadaş'ın ifşası, Başarır'ın söylemleri ile yaşam tarzı arasındaki uçurumu gözler önüne serdi.

Bir milletvekili, nasıl olur da birkaç yıl içinde iki lüks Maybach Mercedes'e sahip olabilir? Üstelik kendi ağzıyla "helal kazanç" vurgusu yaparken… Bu soruyu soran bir gazeteciye cevap vermek yerine, saldırarak susturmak çözüm değil. Çünkü milletin aklındaki soru işaretlerini kimse silemez.

Türkiye'de milyonlarca vatandaş geçim sıkıntısı çekerken, emekli 10 bin lirayla ay sonunu getirmeye çalışırken, bir siyasetçinin milyonluk araçlara binmesi elbette sorgulanacaktır. CHP, eğer gerçekten halka güven vermek istiyorsa, bu tür iddialara net yanıtlar vermeli, şeffaflık göstermelidir. Aksi halde iktidarı eleştiren söylemler, halkın gözünde samimiyetini kaybedecektir.

Delegelerin Parayla Satın Alınması

Yarkadaş'ın bir diğer çarpıcı iddiası ise delegeler üzerineydi. İstanbul il kongresinden genel kurultaya kadar, delegelerin para karşılığı satın alındığını söylemesi, CHP'nin iç demokrasisine ağır bir darbe niteliğinde.

Bir siyasi partinin en büyük gücü, delegelerinin iradesidir. Eğer o irade para karşılığı değiştiriliyorsa, ortada ne demokrasi kalır ne de ahlak. Bu durum sadece CHP'nin değil, Türkiye siyasetinin de çürümüşlüğünü ortaya koyuyor.

Delegelerin oylarının parayla satın alındığı bir ortamda, parti içi yarışların, lider seçimlerinin ya da yönetim kadrolarının meşruiyeti tartışmalı hale gelir. Bu yüzden Yarkadaş'ın iddiaları görmezden gelinemez, üstü kapatılamaz.

Belediyelerdeki Vurgun ve Talan

CHP'nin elinde çok sayıda belediye var. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Türkiye'nin en büyük şehirlerini yöneten CHP'li belediyeler, aslında partinin halka karşı en büyük vitrini olmalıydı. Ancak tam tersine, bu belediyelerdeki yolsuzluk iddiaları, usulsüz ihaleler, akraba kayırmacılığı ve rant düzeni, her geçen gün daha fazla gündeme geliyor.

İstanbul'da, İBB'deki milyarlık ihalelerin kimlere verildiği, belediyelerde danışman sıfatıyla çalışanların aldığı astronomik maaşlar, partiye yakın isimlerin belediye şirketlerinde adeta çiftlik kurması, CHP'nin "temiz belediyecilik" iddiasını yerle bir ediyor.

Yarkadaş'ın bu konuları açıkça dile getirmesi, aslında CHP'nin vitrinindeki çatlakları daha görünür hale getirdi.

Özgür Özel ve CHP Sözcülerinin Çelişkisi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti sözcüleri, her fırsatta AK Parti'yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alıyor. Eleştirilerinde zaman zaman seviyeyi düşürerek, "ağza alınmayacak sözler" kullandıkları da sık sık gündeme geliyor.

Ancak ortada ironik bir durum var. CHP'nin kendi içindeki yolsuzluk, rant ve hizipleşme tartışmalarını görmezden gelen Özel, tüm suçu iktidara yüklemeye çalışıyor. Parti içinde kavga edenler CHP'liler, rüşveti konuşanlar CHP'liler, ithamlarda bulunanlar CHP'liler… Ama iş sorumluluğa gelince, hükümet günah keçisi ilan ediliyor.

Bu yaklaşım, CHP'nin sadece iktidara karşı değil, kendi tabanına karşı da güven kaybetmesine yol açıyor. Çünkü halk her şeyi görüyor. Sosyal medyada, televizyonlarda, sokakta konuşulanlar ortada. Kimsenin gözünden kaçan bir şey yok.

Kendi Arkadaşını İtibarsızlaştıran Yönetim

CHP'nin bugünkü yönetimi sadece rakiplerini değil, kendi yol arkadaşlarını da itibarsızlaştırmakla meşgul. Daha düne kadar aynı masada siyaset yaptığı, aynı kürsüde konuşma yaptığı, birlikte mitinglere katıldığı isimlere karşı sergilenen bu hoyrat tavır, aslında CHP'deki tükenmişliğin en net göstergesidir.

Eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na yöneltilen ağır ithamlar, siyaset tarihinde eşine az rastlanır bir nankörlük örneğidir. Onun döneminde partide görev almış, yıllarca emek vermiş isimler, bugün sırf koltuk hırsı uğruna hedef tahtasına oturtulmaktadır. Mahkemenin çağrı heyeti üyesi olarak görevlendirdiği Gürsel Tekin'e edilen sözler ise sadece siyasetin değil, insanlığın da sınırlarını zorlayan bir seviyesizliktir. Tekin'in ailesine, eşine, dostuna kadar uzanan hakaretler, CHP'deki çürümenin artık ahlaki boyuta taşındığını göstermektedir.

Bir siyasi partiyi güçlü kılan şey, farklı seslere tahammülü, eleştiriye verdiği değerdir. Ancak bugün CHP yönetimi, koltuklarını korumak uğruna, kendilerine "yanlış yapıyorsunuz" diyen herkesi düşman ilan ediyor. Hakaretle, itibarsızlaştırmayla, tehditlerle siyaset yapılmaz. Bu anlayış, sadece CHP'yi değil, Türkiye'de muhalefetin geleceğini de karanlığa sürükler.

Bataklıkta Çırpınış

Aslında CHP'nin yaşadığı kriz, uzun süredir devam eden bir çürümenin sonucu. Parti içindeki hizipleşmeler, çıkar çatışmaları, rant kavgası, makam hırsı… Tüm bunlar CHP'yi adım adım bataklığa sürükledi.

Özgür Özel ve ekibi, bu bataklıktan çıkmak yerine, suçu iktidara atarak günü kurtarmaya çalışıyor. Ancak gerçek değişmiyor: CHP, kendi içine düştüğü bataklıkta çırpındıkça daha da batıyor.

Bu bataklıktan çıkmanın tek yolu, samimi bir özeleştiri, şeffaflık ve hesap verilebilirliktir. Ancak mevcut yönetim anlayışıyla bunun mümkün olmadığı ortada. Çünkü koltuklarını kaybetmemek için gerçekleri saklayan, eleştirenleri susturmaya çalışan bir zihniyetin, halkın güvenini kazanması mümkün değildir.

Sonuç

Barış Yarkadaş'ın açıklamaları, CHP'nin içinde bulunduğu krizi gözler önüne seren bir turnusol kağıdı oldu. Ali Mahir Başarır'ın lüks araçları, delegelerin parayla satın alınması, belediyelerdeki vurgun ve talan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin gibi partinin emektarlarına yöneltilen ağır ithamlar… Tüm bunlar, CHP'nin artık halka umut veren bir siyasi aktör olmaktan uzaklaştığını gösteriyor.

Özgür Özel ve ekibi, her ne kadar tüm suçu iktidara yüklemeye çalışsa da gerçek gün gibi ortada: CHP'nin derdi CHP'nin kendisidir.

Millet, artık sadece hükümeti değil, muhalefeti de sorguluyor. Çünkü halkın beklentisi samimiyet, dürüstlük ve hizmettir. CHP bu bataklıktan çıkamazsa, sadece kendisi değil, Türkiye'de muhalefet anlayışı da büyük bir yara alacaktır.

Seçim sandığı er ya da geç bu tablonun sonucunu gösterecektir. Halk, samimiyetsizliği affetmez. Ve bugün CHP yönetimi, farkında olmadan kendi geleceğini kendi elleriyle karartmaktadır.

Kalın Sağlıcakla...

Yazarın Tüm Yazıları

title