15 Temmuz 2016 gecesi, Türk milletinin kader çizgisinde bir dönüm noktasıydı. O gece sadece bir darbe girişimi yaşanmadı; aynı zamanda bir milletin hafızasına kazınan, iradesine yönelen hain bir saldırıya karşı eşi benzeri görülmemiş bir direniş sergilendi. Tankların, uçakların, silahların karşısına bedenini siper eden milyonlar; yalnızca bir rejimi savunmadı, aynı zamanda onurunu, özgürlüğünü, çocuklarının geleceğini savundu.
Bugün, 15 Temmuz'un üzerinden tam 9 yıl geçmişken hâlâ o geceyi konuşuyor, o karanlık saatlerin ardından doğan aydınlığı anlamaya çalışıyoruz. Çünkü o gece yaşananlar, yalnızca bir kalkışmanın bastırılması değil; Türkiye'nin kendi geleceğini yeniden ellerine alışının, vesayetin her türüne karşı millet iradesinin üstünlüğünün ilanıydı.
Ama mesele sadece bir gecede olup bitenlerle sınırlı değil. 15 Temmuz'u anlamak, sadece o geceyi anmakla olmaz. Asıl mesele; o gecenin neyi öğrettiğini, bugün hâlâ neyi savunmamız gerektiğini ve hangi tehditlerin hâlâ pusuda beklediğini görebilmekte.
Medya: Direnişin Sessiz Kahramanı mı, Susturulmak İstenen Tanığı mı?
O gece, televizyon ekranlarında, internet sitelerinde, sosyal medyada çalışan gazeteciler de en az meydanlardaki insanlar kadar tarih yazdı. TRT ekranlarında silah zoruyla okutulan darbe bildirisine karşı, halkın sesini duyurmaya çalışan binlerce medya mensubu görev başındaydı. İnternetin yavaşlatıldığı, sosyal medyanın kısıtlandığı o saatlerde dahi, milletin haber alma hakkı için direnen gazeteciler vardı.
O nedenle 15 Temmuz sadece bir halk direnişi değil, aynı zamanda özgür ve bağımsız medyanın sınandığı bir gecedir. Gazeteciler sadece haber geçmedi, aynı zamanda milletin ruhunu, kararlılığını ve haykırışını dünyaya duyurdu. Kurşunlara rağmen yayın yapan, tehditlere rağmen ekran karartmayan o medya çalışanlarını anmak, 15 Temmuz'un ruhuna sadakatin bir parçasıdır.
Ancak üzülerek görüyoruz ki bugün, üzerinden yıllar geçmesine rağmen basın özgürlüğü hâlâ tehdit altındadır. Yalnızca yabancı odaklı manipülasyonlar değil, aynı zamanda içeriden gelen sansür, baskı ve ekonomik kıskaca alma çabaları, yerel ve dijital medya üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır. Ne yazık ki bazıları 15 Temmuz'u yalnızca siyasi bir sembole indirgeyip, o gecenin basına yüklediği misyonu görmezden gelmektedir.
15 Temmuz'u Gerçek Anlamda Anmak Ne Demektir?
Bugün 15 Temmuz'u anmak; sadece tören düzenlemek, mesaj yayınlamak, sosyal medyada birkaç slogan paylaşmak değildir. Bugün 15 Temmuz'u anmak demek:
• Demokrasiyi yalnızca seçimlerden ibaret görmemek,
• Halkın haber alma hakkını kutsal bilmek,
• Basının özgürlüğünü sadece merkez medya için değil, yerel ve dijital medya için de savunmak,
• FETÖ ve benzeri yapılanmaların hâlâ sızmaya çalıştığı alanlara karşı uyanık olmak,
• Milli birlik ve beraberliği sadece kriz anlarında değil, her gün yüceltmek demektir.
Şu unutulmamalıdır: 15 Temmuz gecesi halk sokaktaydı, ama basın da görevdeydi. İnsanlar şehit olurken, gazeteciler de hedefteydi. Demokrasi yeniden ayağa kalkarken, medya da tarih yazıyordu. Bu nedenle, 15 Temmuz'u anarken medya emekçilerini dışlamak, o gecenin hikâyesine ihanet olur.
Basını Susturmak, Milleti Sessizleştirmektir
Bugün ne yazık ki, ekonomik kriz gerekçe gösterilerek yerel medya desteklenmemekte, bağımsız gazeteciler baskı altına alınmakta, internet gazeteciliği adeta dışlanmaktadır. Oysa 15 Temmuz gecesi devletin resmi siteleri çökerken, halk haberleri internetten takip etmişti. Bugünse o dijital gazeteciler "resmi ilan yok, kaynak yok" bahanesiyle cezalandırılıyor. Oysa gerçek şu ki; güçlü bir demokrasinin temel direği özgür basındır. Basını susturan bir anlayış, milletin sesini de kısmış olur.
Son Söz
15 Temmuz, bir milletin yeniden şahlanışının adıdır. Ama aynı zamanda bir hafızadır. O hafızayı diri tutmak, sadece anmakla değil, anlamakla olur. Bizler Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği olarak, 15 Temmuz'un basın cephesindeki anlamını unutmuyor, unutturmuyoruz. Bu vesileyle; başta o gece şehit olan kahramanlarımızı rahmetle anıyor, gazilerimize minnetimizi sunuyoruz.
Ve diyoruz ki:
Ne darbeye geçit veririz, ne de basının susturulmasına göz yumarız.
Çünkü biz milletiz. Çünkü biz özgürüz. Çünkü biz, 15 Temmuz'un tanıklarıyız.