Nurdan Balakçı

Doğurganlığı Artıran Beslenme: Bilimsel Araştırmalar Işığında Bir Değerlendirme

09.06.2025 11:13
Haber Detay Image

Doğurganlık, bireyin biyolojik yapısı kadar çevresel faktörler ve yaşam tarzı seçimlerinden de etkilenmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, özellikle beslenmenin doğurganlık üzerindeki etkilerini daha görünür kılmıştır. Beslenme alışkanlıkları, hormonal denge, yumurtlama işlevi ve üreme hücrelerinin kalitesi üzerinde doğrudan belirleyici olabilir. Günümüzde çocuk sahibi olmayı planlayan birçok kadın ve erkek, yalnızca tıbbi yöntemlere değil, aynı zamanda sağlıklı yaşam tarzı ve dengeli beslenmeye de yönelmektedir. Bu derleme yazısında, doğurganlığı artırmada etkili olduğu bilimsel olarak ortaya konmuş beslenme yaklaşımları ele alınacaktır.

1. Makrobesinlerin Üreme Sağlığına Etkisi

Makrobesinler (karbonhidrat, protein ve yağlar), doğrudan hormonal işleyişi etkileyerek yumurtlama fonksiyonu ve sperm kalitesinde belirleyici rol oynar.

• Karbonhidratlar: Rafine karbonhidrat tüketimi, insülin direncine yol açarak özellikle kadınlarda sık rastlanan polikistik over sendromu (PCOS) ile ilişkilendirilmiştir. Düşük glisemik indeksli besinlerin tercih edilmesi, hem insülin hassasiyetini artırmakta hem de yumurtlama düzenini iyileştirmektedir.

Bilimsel Kanıt: The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism'de yayımlanan çalışmada, düşük glisemik indeksli bir diyetin PCOS'lu kadınlarda ovulasyonu düzenlediği gösterilmiştir (Moran et al., 2013).

• Proteinler: Hayvansal protein yerine bitkisel protein (örneğin mercimek, nohut, fasulye) kaynaklarının tercih edilmesi, doğurganlık üzerinde olumlu etkiler yaratabilir.

• Yağlar: Trans yağlar ovulatuar infertiliteyle ilişkilendirilirken, tekli doymamış yağlar (örneğin zeytinyağı, avokado) doğurganlığı destekleyebilir. Omega-3 yağ asitleri, yumurta kalitesi ve embriyo gelişimini artırırken rahim ortamını da iyileştirmektedir.

Bilimsel Kanıt: Chavarro et al. (2007), trans yağların ovulatuar bozukluklarla ilişkili olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Gaskins et al. (2016), omega-3 düzeyinin yüksek olduğu kadınlarda yumurta rezervi ve embriyo implantasyon oranlarının anlamlı şekilde yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

2. Mikrobesinlerin Rolü

Vitaminler ve mineraller üreme sisteminin sağlıklı işleyişi için hayati öneme sahiptir.

• Folik Asit: DNA sentezi, hücre bölünmesi ve embriyo gelişiminde kritik rol oynar.

Bilimsel Kanıt: Gaskins & Chavarro (2015), folik asit takviyesinin doğurganlığı artırdığını ve nöral tüp defektlerini azalttığını bildirmiştir.

• D Vitamini: Yumurtlama işlevleri ve sperm hareketliliğiyle doğrudan ilişkilidir. Eksikliği, hem kadın hem erkeklerde doğurganlığı olumsuz etkileyebilir.

Bilimsel Kanıt: Chu et al. (2018) tarafından yapılan bir meta-analiz, yeterli D vitamini seviyesine sahip kadınların tüp bebek (IVF) başarı oranlarının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

• Çinko ve Selenyum: Erkek doğurganlığında, sperm kalitesi ve motilitesinde önemli rol oynayan bu iki mineralin eksikliği, fertilite parametrelerini olumsuz etkileyebilir.

3. Antioksidanlar ve Oksidatif Stresin Azaltılması

Oksidatif stres, hem kadın hem erkek üreme hücrelerine zarar vererek doğurganlığı olumsuz etkileyebilir. Antioksidanlar bu hasarı azaltmada kilit rol oynar.

• C vitamini, E vitamini, beta-karoten ve folat gibi antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücresel sağlığı korur.

Bilimsel Kanıt: Showell et al. (2014) tarafından yapılan Cochrane incelemesinde, antioksidan takviyesi verilen erkeklerde sperm hareketliliği ve morfolojisinde anlamlı iyileşme gözlenmiştir.

Bilimsel Kanıt: Harvard T.H. Chan School of Public Health tarafından yürütülen bir çalışmada da hem kadın hem erkeklerde antioksidan tüketiminin doğurganlıkla pozitif ilişkili olduğu bildirilmiştir (Chavarro et al., 2007).

4. Beslenme Modelleri ve Doğurganlık Üzerindeki Etkileri

Beslenme, yalnızca tek tek besin öğeleriyle değil; genel diyet yapısıyla da doğurganlığı etkiler.

• Akdeniz Diyeti: Taze sebze ve meyveler, tam tahıllar, zeytinyağı, balık ve kuruyemişleri içeren bu diyet, inflamasyonu azaltarak hormonal dengeyi destekler.

Bilimsel Kanıt: Karayiannis et al. (2018), Human Reproduction dergisinde yayımladıkları çalışmada, Akdeniz diyetine yüksek uyum gösteren kadınların IVF başarı oranlarının anlamlı ölçüde arttığını bildirmiştir.

• Batı Tipi Diyet: Kırmızı et, işlenmiş gıdalar ve şeker açısından zengin bu diyet tipi; insülin direnci, hormonal dengesizlik ve sperm kalitesinde bozulma gibi mekanizmalarla doğurganlık üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Beslenme, doğurganlık üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkiler göstermektedir. Yüksek antioksidan içeriğine sahip, sağlıklı yağlarla zenginleştirilmiş ve düşük glisemik yüke sahip bir diyet; hormonal dengeyi destekler, yumurta ve sperm kalitesini artırır ve gebelik şansını yükseltir. Gerek doğal yollarla gebe kalmayı hedefleyen çiftler, gerekse yardımcı üreme tekniklerinden faydalanan bireyler için beslenme danışmanlığı, tedavi sürecinin vazgeçilmez bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Kaynakça

• Moran, L. J., et al. (2013). Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism

• Chavarro, J. E., et al. (2007). Obstetrics & Gynecology

• Gaskins, A. J., et al. (2016). Human Reproduction

• Gaskins, A. J. & Chavarro, J. E. (2015). American Journal of Obstetrics and Gynecology

• Chu, J. Y., et al. (2018). Fertility and Sterility

• Showell, M. G., et al. (2014). Cochrane Database of Systematic Reviews

• Karayiannis, D., et al. (2018). Human Reproduction

Yazarın Tüm Yazıları

title