Hepimiz aslında içimizde sağlıklı, dengeli ve enerjik bir "ben" taşıyoruz. Ancak modern hayatın koşuşturmacası, yanlış beslenme alışkanlıkları ve duygusal yükler, bu özümüzü gölgeleyebiliyor. İşte bu noktada diyet dediğimiz şey, dışarıdan dayatılan kurallardan çok daha fazlasıdır.
Benim için diyet, yeni bir kimlik inşa etmek değil, zaten var olan sağlıklı benliğimizi yeniden keşfetmektir. Çünkü özümüzde, bedenimizin ihtiyacını bilen, dengeli seçimler yapabilen bir yanımız var. Asıl yolculuk, bu tarafımızla yeniden bağ kurmak.
Duygularını tanımak, bedeninin sesini duymak ve bu ikisi arasında köprü kurmak… İşte sürdürülebilir beslenmenin sırrı burada saklı. Özgürlük de tam olarak bu noktada başlar. Çünkü kendi bedenini tanıyan, duygularının farkında olan kişi, seçimlerinde de özgürleşir.
Diyet süreci bir "sorumluluk" alanı gibi görünse de ben bunu "kendine verdiğin bir söz" olarak tanımlamayı seviyorum. Her gün, küçük ama istikrarlı adımlarla ilerlediğinde, sadece kilonu değil, yaşamını da yönetmeye başlarsın.
Unutma: Bu yolculuk bir kısıtlama değil, özüne dönüş yolculuğu. Ve her yeni gün, kendi hikâyeni yeniden yazmak için bir fırsat.
