Mustafa Şahin Bülbül

Piramidin Çizgileri Arasına Sıkışan İnsan

21.08.2025 13:36
Haber Detay Image

Kurumsal eğitimlerin sunumlarında, kişisel gelişim kitaplarının ilk sayfalarında hep aynı üçgen çıkar karşımıza: "Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi." En alta fizyoloji, üstüne güvenlik, ait olma, saygı ve tepeye "kendini gerçekleştirme." Kulağa akıl yürütmeye uygun bir merdiven gibi geliyor; önce karnını doyur, sonra hayatta kal, sonra sev, sonra saygı gör, en sonunda da potansiyelini gerçekleştir. Ne var ki hayat, piramitlerin düz mantığını sık sık bozar. Öğretmenin azmi açlığın üzerine bir öğrenme köprüsü kurar; sığınmacı bir müzisyen güvensiz bir kentte en yaratıcı bestelerini yapar; iş güvencesi olan biri, yine de kendini ifade edemediği için tükenir. Demek ki ihtiyaçlar, piramidin önerdiği gibi sıraya girmiyor; üst üste biniyor, yer değiştiriyor, bağlamla birlikte akışkanlaşıyor.

Maslow'un şeması tarihsel olarak etkileyici bir basitleştirmedir; psikolojiyi sınıflara, şirket toplantılarına, eğitim fakültelerine taşımayı kolaylaştırdı. Ama basitleştirme, çoğu kez görünmeyen maliyetler üretir. Birincisi, ampirik sorun: Hiyerarşinin katı sırasını destekleyen güçlü, tekrarlanabilir kanıtlar sınırlıdır. İnsan davranışı lineer değil, dinamik; açlık, güvenlik, aidiyet ve saygı ihtiyacı çoğu zaman eşzamanlı yaşanır. İkincisi, kültürel sorun: Piramit, bireyci toplumların değerlerini doğal bir evrensellik gibi sunar. Oysa bazı kültürlerde bağlılık, topluluğa fayda ya da manevi bütünlük, kişisel başarıdan önce gelebilir. Üçüncüsü, siyasal sorun: "Önce alt basamaklar tamamlansın" söylemi, kimi zaman eşitsizlikleri meşrulaştırır; insanların söz hakkını, özneyi arka plana iter.

"Kendini gerçekleştirme" ise ayrı bir muamma. Kim için, nerede, neye göre? Terfi mi, bir senfoni mi, mahalle için kurulan kooperatif mi? Tek bir zirve yok; çoğul zirveler, inişli çıkışlı patikalar var. İnsanın "kendilik" hikâyesi, sadece bireysel parıltıdan değil, ilişkilerden, emeğin anlamından ve katılım imkânlarından da örülür. Bu yüzden, piramidi kutsallaştırmak yerine onu bir taslak olarak düşünmek daha dürüst: eksik, tartışmalı ama konuşmayı başlatan bir çizim.

Peki yerine ne koyalım? Piramidin merdiven mantığı yerine, ağ mantığı öneriyorum: İhtiyaçlar birbiriyle bağlantılı düğümler olarak düşünülmeli. Beslenme ve barınma, güvenlik, ait olma, saygı ve ifade… Hepsi birbirini etkiliyor. Eğitimde ve işyerinde uygulanabilecek pratik bir soru seti var:

• Özerklik: İnsanların kararlarına etkisi, seçenek alanı var mı?

• Yeterlik: Öğrenme ve üretme için geri bildirim, araç ve zaman var mı?

• İlişkililik: Ait hissettiği, destek alabildiği bir topluluk var mı?

Bu üç eksen (özerklik–yeterlik–ilişkililik) açlık ve güvenlik gibi maddi koşullarla birlikte, insanın iyilik halinin belkemiğini oluşturur. Piramidin yerini almaz ama onu çok boyutlu bir okuma ile günceller.

Politika yapıcıya, okul müdürüne, İK yöneticisine düşen ödev şu: "Basamak tamamlama" refleksini bırakıp eşzamanlı iyileştirme düşüncesine geçmek. Bir öğrencinin beslenme desteği ile sınıf aidiyetini aynı anda artırmak; bir çalışanın iş güvencesi ile söz hakkını birlikte güçlendirmek; mahalle ölçeğinde güvenliği sadece duvarla değil, katılım ve adalet ile tesis etmek. Çünkü insan, tek kanallı bir ihtiyaç makinesi değil; çelişkileri, yaratıcılığı ve dayanıklılığı olan bir varlık.

Maslow'un açıklamalarını hemen çöpe atmayalım; ama onu duvara asılmış bir dogma olmaktan çıkaralım. Piramidi katlayıp cebimize koyup yürüyelim; yolda karşımıza çıkan insan hikâyeleri, o kat çizgilerini her gün yeniden değiştirecek. Görseldeki çift yönlü oklar boşuna değil: Hayat, yukarıdan aşağıya değil, her yöne akıyor.

Yazarın Tüm Yazıları

title