Bilimin çok kısa tarihi
Mustafa Şahin Bülbül
"Biz, tekrar tekrar yaptığımız şeyleriz" (Aristo)
İnsanlık, tarih boyunca bilgiye olan açlığını doyurabilmek ve çevresini anlayabilmek amacıyla bilimin kapılarını aralamıştır. Bu yolculuk, antik dönem medeniyetlerinin matematik, astronomi, ve tıp alanındaki ilk adımlarıyla başladı. Mezopotamya'nın sayı sistemleri, Mısır'ın gökyüzünü izleme tutkusu ve antik Yunan filozoflarının evrenin doğasını sorgulamaları, bilimin temellerini atmıştı.
Ortaçağ'ın karanlık gölgesinde, İslam dünyasının bilimdeki parlaklığı bu dönemi aydınlatmıştır. Cebirin gelişimi, tıp alanındaki ilerlemeler ve astronomideki gözlemler, Ortaçağ'ın bilimsel mirasını şekillendirdi. Rönesans ile birlikte, bilimde bir uyanış yaşandı. Copernicus'un güneş merkezli evren modeli, Galileo'nun teleskopla yaptığı gözlemler ve Kepler'in gezegen hareketleri üzerine yaptığı çalışmalar, bilimsel devrimin temelini oluşturdu.
Sanayi Devrimi, bilimi teknolojiyle birleştirerek dünyayı dönüştürdü. Buhar enerjisi, elektrik ve makineleşme, bilimsel keşifleri endüstriyel ve toplumsal alanda somutlaştırdı. 20. yüzyıl, mikroskopla atomaltı dünyayı keşfetmekten, genetik kodu çözmeye, uzayın derinliklerine yolculuktan, bilgisayar devrimine kadar pek çok alanda önemli gelişmelerle dolu bir dönemi işaret etti.
Günümüzde ise bilim, yapay zeka, biyoteknoloji, çevre bilimi gibi alanlardaki keşiflerle sınırlarını genişletiyor. Bilim, insanlığın evrenin sırlarını çözmeye olan sonsuz arzusunu temsil ederken, bu yolculuk sadece geçmişi değil, aynı zamanda geleceği de şekillendiriyor.