Türk İslam geleneği, ülü'l-emre itaati şart koşar hatta kimileri bunu sünnet sayarken kimileri işi daha da öteye taşıyıp ayete dayandırarak farz sayar.
Bunu Nisa Suresi'nde 59. ayete dayandırırlar ki orada "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü'l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah'a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir." denir.
Bildim bileli bu tartışılır. Doğru mu yanlış mı bunun üstünde farklı fikirler atılır ortaya. Buna rağmen Türkiye halklarının devlet geleneğinde ülü'l-emre itaat esastır.
Hal böyleyken; devlet, 50 yıldır süren bir terörü, kardeş katlini, bitirmek, halkları yıllardır susadıkları barışa kavuşturmak adına, meşakkatli bir süreci, akamete uğratmadan nihayetlendirmek için çabalarken, bir Vali hangi akla hizmetle devletin dediğinin dışına çıkar.
Devletten daha devletçi, daha vatansever görünmenin peşine düşer. Pire için yorgan yakmaya çalışmak tam da bu değil mi?
Manşetler, "Terör anmasına izin vermedi, görevden alındı" şeklinde atılırken, ortada terörsüz Türkiye gibi yıllardır hayalini kurduğumuz bir hedefe bu kadar yaklaşmışken, kendini devletten ve devlet aklından üstün görenler, bireysel çıkışlarıyla yaptıkları ya da yapacakları kahramanlıklarıyla neyi murat ediyor.
Evet, daha hassas davranmalıydılar, evet yıllar önce ölmüş iki PKK örgüt mensubunu anmanın gereği yoktu. Ve evet bu, yeni kabuk bağlamaya başlamış yaralarımızı yeniden kanatır ve yapılmamalıydı ama yapıldı. Sivil gözlemciler, aktivistler ve insan hakları savunucuları iddia edildiği gibi PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan posterlerinin açılmadığını söyledi. Ama bizi yeniden çatışma zeminine çekmek isteyen kimi şer odakları, Valinin çıkışını kullandı ve daha da kullanacak.
Kimsenin işgüzarlıkla kendine kahramanlık devşirmesine fırsat vermemeli ki devlet de fırsat vermedi buna.
Diğer yandan bu tür eylem ve etkinlikleri düzenleyenler de bu ve benzer sonuçları hesaba katıp, analarımızın barış hevesini kursağında bırakacak adımlardan uzak durmalı.
Umarım olmaz ama barış süreci daha zorlu imtihanlardan da geçecek, savaşa verdiğimiz bedeller kadar olmasa da barışa da belki bedel ödeyeceğiz. Ama sahte pelerinli kahramanların ucuz şovlarıyla ülü'l-emre diklenmesine de fırsat vermemeliyiz.
Barış ölmek için heveslendiğimiz o kirli savaştan da tek tek her birimizden de daha kıymetli ve daha elzemdir.