“Öğretmenler ölüyor, Bakanlık susuyor”
Muhammed Furkan Güneş
İstanbul'da özel bir okul müdürü İbrahim Oktugan'ın eski bir öğrencisi tarafından odasında silahla vurularak öldürülmesi toplum olarak yüklendiğimiz gerilimin son acı örneklerinden biridir.
Birkaç gün önce İstanbul Alibeyköy'de özel bir Anadolu Lisesi Müdürü 75 yaşındaki İbrahim Oktugan, 5 ay önce disiplinsizlikleri yüzünden okuldan atılan, 17 yaşındaki eski öğrencisi tarafından okuldaki makam odasında silahla vurularak öldürüldü.
Türkiye genelinde, solundan sağına, sağından ortasına neredeyse bütün eğitim sendikaları, mensupları ile iş bıraktı.
Yaşanan acı hadisenin, irdelenmesi gereken birden fazla yönü var.
En başta biz haber kurumlarının haber diline dikkat çekmek istiyorum. Söz konusu haberi yaparken başta Suriyeli, akabinde Iraklı ve daha sonra yabancı uyruklu denilerek, zaten tırmandırılıp şiddete evrilen milliyetçi saldırganlığın, yabancı düşmanlığının dümenine su taşımanın kimseye faydası yok. Bu ancak ve ancak toplumu daha fazla germek ve bu gerilimle Allah muhafaza, benzer olayları artırmaya yarar.
Habercilerin göz ardı ettiği, haber dilindeki yabancı düşmanlığına dair unsurlara rağmen, geçtiğimiz Cuma günü iş bırakma eylemine katılan, neredeyse bütün eğitim sendikalarının, yaptıkları basın açıklamalarında, bahsettiğim o milliyetçi dilden arı olması alkışlanmalı ve o dil habercilere örnek gösterilerek kazandırılması gerekir.
Bir diğer konu ise 75 yaşında emektar bir eğitimcinin, yıllarca eğitime verdiği emeğinin karşılığında, dinlenip ailesiyle güzel zamanlar geçirmesi gerekirken, hala çalışmak zorunda kalması ne hazindir.
Bu adına emekli de dense maalesef hak ettikleri değere ve yaşam koşullarına kavuşturamadığımız emeklilerimizi, 75 yaşında bile çalışmak zorunda bırakan, çalışma sistemimiz, düzen ve yasalarımızın sonucudur.
Diğer taraftan, cinayet gününe ait görüntüleri izlemişseniz eğer fark etmişsinizdir: 5 ay önce disiplinsizlikleri yüzünden okuldan atılmış bir öğrenci, belinde silahı, elini kolunu sallayarak ve kapıdaki nöbetçi öğrenciyle öpüşerek okula girip, okul müdürünün odasına kadar ulaşabiliyor ve müdürü hunharca öldürebiliyor.
Bu ne anlama gelir? Maalesef her birimizin güvenli olduğu yanılgısında, çocuklarımızı günün büyük kısmında emanet ettiğimiz, neredeyse bütün eğitim kurumlarında güvenlik zafiyeti olduğu anlamına geliyor.
Her bir okul idaresinin bağış adıyla öğrenci velilerinden topladığı ve bu toplanan bağışlarla temizlikçisinden, güvenlikçisine hizmetli personel almaya çalıştığı ve bu konuda bakanlıkça kendi haline terkedilen okullarımızın, bu durumunun yukarıda bahsettiğim o zafiyeti meydana getirdiğini söyleyebilirim.
Son olarak şunu söylemek isterim siyasetçisinden, habercisine, habercisinden eğitimcisine, eğitimcisinden televizyoncusuna ve elinde telefonla haberci kesilen her bir sosyal medya kullanıcısına; sizi, bizi, hepimizi zehirleyen ve öldüren şu şiddet ve nefret dilinden vazgeçin.
Vazgeçin ki artık henüz 18'ine bile basmadan, çocuklar 40 yaşındaki soğukkanlılıkla cinayet işleyip katile dönüşmesin.
Vazgeçin, çünkü korkarım, bir gün o namlu size de döner. Çünkü nefret elnizde tutsanız bile namlusu size dönük bir silahtır.