Biz ki bizden güçsüz insana hayatı dar ediyoruz, ağaca, ormana tabiata mı acıyacağız. Komik olmayın. O hayvan ya da ağaç gün olur da eline fırsat geçtiğinde kendini de yok etme pahasına bizi, parçalamaya, bizi yakmaya, bizi boğmaya bizi zehirlemeye çalışır da buna mı şaşırırsınız.
Toplum olarak, insan olarak ya da insansı yaratıklar olarak tercihlerimizin sonuçlarını, acı ve ağır bir biçimde yaşadığımız da döktüğümüz gözyaşlarına TDK ne diyor biliyor musunuz? Timsah gözyaşları.
Sunay Akın'ın "Beceriksiz" adıyla çok sevdiğim bir şiiri var ki tavsiye ederim, gündemden koparıp zihninizi dingin bir kafayla okuyun mutlaka.
Gündemlerimizden birine, az bir kısmını iliştirip önünüze koyayım ben yine de.
Şiirin ilk bölümünde diyor ki Şair: Kabuğunu koparmadan/ ne bir elmayı soyabildim/ ne de iyileştirebildim bir yaramı/ ama karşıma çıkınca/ kızmadım hiç elma kurduna/ bendim çünkü bıçağı saplayan/ onun yurduna.
Aslında kızmamak lazım yangınlara, o yangınlara kurban verdiğimiz ağaçlara, evimizi köyümüzü, bütün bir varlığımızı, yutup kül ettiğinde bile kızmamak lazım. Bizi küller ve yanık islerine boyayıp, çaresiz sokakta bıraktığında kızmamak lazım.
Çünkü o tabiata tecavüz edip yapısını bozan, kendini ondan üstün görüp, onu yok etme pahasına, olmadık yerde ve olmadık biçimde alan açmaya çalışan kim dersiniz? Biziz hepimiziz.
Beş on litre akaryakıt bedeli ödememek için anızı tutuşturan, ormanları yok edip tüm o orman canlılarının yaşam alanını işgal eden, olmadığı yerin tümünü çöp sahası görüp, içtiği sigaranın izmaritini, arabanın camından rastgele atan biziz.
Sonra oturup çaktığımız kıvılcımın felakete dönen sonuçlarına üzülmüş gibi görünüp hayıflanan da biziz.
Bu yangını biz başlattık biz söndüremiyoruz. Yalan mı? Güç getiremiyoruz yalan mı? Tabiat bizsiz de yaşar ama biz tabiat olmadan yaşayamıyoruz. Kimse öğretmemiş gibi, bilmezden, hatırlamazdan gelmeyin. Yalan söylemeyin.
Bakın başka bir örnek vereyim. Antalya Manavgat'ta bir aslan, Aslan Diyarı adlı hayvan parkından kaçıp vatandaşın birini yaralayınca, avcılar tarafından vurulup öldürülmüş.
Bir hayvan kapatıldığı dar alandan kaçıp, tabiatının gereği korunmak ya da beslenmek için aranırken, karşılaştığı bir insanı yaraladığı için, devlet eliyle uyutulup yerine geri götürülmesi gerekirken, hayvanın, avcılar tarafından kontrolsüz bir şekilde öldürülmesi adalet midir?
Kimin adaleti? İnsanın.
Peki, insanın, kendini kapattığı şehirlerden kaçıp işgal ettiği ormanda, farklı saiklerle ormana ve ormandaki canlılara saldırması sonucunda, ormanın kendini yok etme pahasına o insanı yok etmeye çalışması kimin adaleti?
Adalet, kime göre, neye göre? Onu da varın siz düşünün.