Muhalefetin gücü nispetinde demokrasi
Muhammed Furkan Güneş
Kanser tedavisi gören bir yakınım, tedavisinin kemoterapi kısmını bitirmiş radyoterapi almaya başlamıştı. Hasta üç haftada on beş seans biçiminde aldığı radyoterapi tedavisinden sonra evine dönmüştü.
Doktor, onu eve göndermeden önce tedavinin olası yan etkileriyle ilgili; halk arasında ışın tedavisi denilen radyoterapi uygulanan bölgede yanma olabileceğini söylemiş olsa da yoğun terleme olasılığından bahsetmemişti.
Işın tedavisinin beş gün sonrasında, hasta bir taraftan abartılı bir şekilde terliyor, diğer taraftan çok üşüyorum diye serzenişte bulunmuştu. Vücudumun bir yanı su gibi terliyor diğer yanı buz kesmiş üşüyor diyordu. Ona ve tüm hastalara acil şifalar diliyorum.
Düşününce memleketin politik sorunlarına, hastalıklarına ve toplumsal meselelerine uygulamaya çalıştığımız çözüm ve tedavi yöntemleri de tıpkı ışın tedavisindeki gibi çok benzer yan etkiler çıkarıyor ortaya.
Farzı misal en büyük marazlarımızdan biri olan milliyetçilik ve Kürt meselesinde, ne zaman bir çözüm arayışına ve açılımla bir tedaviye başlayacak olsak peşinden aynı yan etkileri yaşamaya başlıyoruz.
Kürt meselesi ve terörü birbirinden ayırmalı, terörle mücadele sürerken, Kürtlerin haklı taleplerine artık kapı aralamalı, diye bazı politikacılar konuşmaya başlayınca ki bu politikacılar iktidar cephesinden olunca; memleketin bir yanı üşümeye diğer yanı ise su gibi terlemeye başlıyor.
Bir yanı verdiğimiz şehitlere ihanettir bu diye feveran edip üşürken diğer yanı; çözüm ve barış için heyecanlanıp ısınmaya ve terlemeye başlıyor.
Tarafların ikisinde de savaştan nemalanan baronlar ise bir yanda küskün milliyetçileri cephelerine kazandırmak için, saldırgan milliyetçiliği tırmandırıyorken, diğerleri de karşı tarafta, terör eylemleriyle savaşın ateşini harlamaya çalışıyor.
Masaya konmaya çalışılan çözüm yöntemlerinde ve çözüm çağrısında bulunanlarda da durum farklı değil: Bir taraftan terör örgütünün başı, tutuklu bulunduğu cezaevinden meclise çağrılıyor, diğer taraftan da eş zamanlı aynı tabandan beslenen siyasi partinin belediyelerine kayyum atanıyor.
Ve tüm bu zıtlık ve aykırılıklar zemininde, Kürt meselesinde yeniden gündeme alınan çözüm süreci konusunda, muhalefet, iktidarın bırakın yanında aynı dozda politika ve çözüm geliştirmeyi, anca iktidarın açtığı alan dâhilinde ve hatta hep ardında kalıyor.
Bir ülkede, muhalefetin gündemini iktidar belirledikçe, muhalefet ancak iktidarın açtığı alan dâhilinde politika üretebildikçe, o ülkede güçlü bir muhalefetten ve haliyle güçlü bir demokrasiden bahsedilemez.