Duymayan kalmamıştır artık. Marmaray'da iki çocuk babası bir adamın darp edilmesi, hele ki çocuklarının yanında ve hatta çocukları ona sarılmış vaziyetteyken darp edilmesi, çok tepki çekti.
Tepki göstermemek elde mi? Değil elbette. Neyse olay mahkemelik oldu, adam kapısına gelen habercilere, kırılmış burnu ve yüzü bantlı olayı anlatırken ağlayınca, olaya gösterdiğimiz tepkiler daha da büyüdü.
Bir babanın, ailesinin yanında, özellikle çocuklarının huzurunda şiddete maruz kalması, toplumun hazmedemeyeceği bir durumdur. Bir kural vardır ki toplumun yazılı olmayan kurallarının başında gelir. Haklıysanız bile, ailesinin, çocuklarının yanında, bir babanın bırakın burnunu, gururunu bile kıramazsınız.
Meşhur bir hikâye vardır. Ormanlar kralı Aslan bir gün, ormandaki her bir hayvanı sırasıyla huzuruna çağırır, ayısı, yılanı, devesi, kurdu, kime buyurduysa, kralın huzuruna gelir. Sıra tavşana gelince, tavşan onu çağırmaya gelenleri tersleyip geri gönderir. Buyruğa karşılık vermez.
Aslan önce kızar, sonra şaşırır. Hasta mıydı, sarhoş muydu gibi sorularla, durumu anlamaya çalışır. Her birine hayır cevabını alınca, ulaklarını bir daha yollar. Az sonra ulaklar yine yalnız dönünce, bu sefer kral kükreyerek kızar. Nasıl gelmez diye küplere biner. O ki bir dişimin kavuğunu bile doldurmaz. Sonra durup, siz ona emrimi buyururken yalnız mıydı, diye sorar. Hayır efendim ailesiyle beraber piknik yapıyorlardı cevabını alınca.
O zaman ben değil kral odur. Rahatını bozmayın, biraz da ikramlık bir şeyler götürün, bir emri var mı diye de sorun ona. Diyerek ulaklarını bir daha yollar krala.
Hikâyeye bakınca, hani şu aşağıladığımız orman kanunu var ya ondan bile daha aşağılarda olduğumuzu düşünebilirsiniz.
Olayın bir de daha farklı bir boyutu var ki neye inanacağımızı bilemedik. Olayın yaşanıp, görüntülerin sosyal medyaya yansımasıyla, toplum olarak yine ikiye bölündük. Darp edilen baba yanlıları ve daha sonra ortaya çıkan, açıklama ve yeni şikâyetlerle darp edenlerin yandaşları.
Bu sefer babanın, önce uyardı denilen, sonra rahatsız ettiye, ardından da başörtüsüne söylendi, hakaret ettiye varılan, doğru mu yalan mı bilemediğimiz diğer ayrıntılara ilişkin haberler gelince, bir kesimimiz 'Oh oldu, bir de çenesini kırsalardı' demeye bile başladı.
Medyanın gücü ve manipülasyon dense, bu haber yerinde bir örnek olur. Yanardöner toplum, tepkilerimiz ve sosyal medya etkisine de iyi bir örnektir.
Özetle şunu da vurgulamak gerekir ki her ne olursa olsun şiddetin haklı bir gerekçesi olamaz.