Dünya üzerindeki her bir ülke, yönettikleri halklar kadar dürüst, samimi, açık ve cesur olabilseydi, Netenyahu'ya tek bir nefes dahi nasip etmezdi.
Ama maalesef değil. Neredeyse bütün dünya hakları, farklı dozlarda siyonist İsrail terör örgütüne tepkisine rağmen, her gün sessiz kalmaya devam ediyor.
İsrail ve arkasındaki Amerika, neredeyse insanlık tarihinin toplumsal mirası olan Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve benzeri birçok birlik ve oluşumun hepsini itibarsızlaştırdı.
Hiç birinin ağırlığı, yaptırım gücü ve hükmü kalmadı dersem yeridir.
En son aktivistlerin sivil imkânlarıyla, İsrail'in ablukasını kırıp, açlıktan ölmeye başlayan Filistinlilere yardım ulaştırmak için yola çıkan Handala gemisi de İsrail'in saldırısına uğradı.
Yetmedi bugün, İsrail teröristleri, saat 10 ile 20 arası saldırılarına, sözüm ona, verdiği taktiksel arasını da bozarak, Zikim bölgesinden Gazze Şeridi'ne un taşıyan yardım tırlarından yardım almaya çalışan, Filistinlilerin üstüne ateş açtı.
Saldırının belki de en acı fotoğrafı, almaya çalıştığı un çuvalıyla cansız bedeni örtülen gençti. Neredeyse her karesi bizi insanlığımızdan utandıran vahşet ve katliamlarıyla, İsrail'e bütün dünya dur demiyor mu yoksa diyemiyor mu?
Demiyor. Bazen, nadiren bütün sonuçlarını göze alıp cesur hamleler atan Fransa Cumhurbaşkanı Macron gibi dünya liderleri olsa da maalesef genel yaklaşım, Almanya'nın tutumu ile özetlenebilir.
Biliyorsunuz, 24 Temmuz'da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın Filistin'i tanıyacağını duyurmuş, X'teki paylaşımıyla da kararı eylüldeki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda resmileştireceklerini belirtmişti.
Hatta bununla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan Macron'u arayıp cesur hamlesinden ötürü onu tebrik etmişti.
Macron'un hamlesi birilerini tedirgin etmiş olacak ki İsrail'in yanar döner en büyük destekçisi Trump, Macron'la ilgili "Açıklamasının bir önemi yok"demiş, Alman Hükümet sözcüsü Stefan Kornelius da İsrail'in güvenliğinin Alman hükümeti için "üstün öneme" sahip olduğunu söylemiş ve bu nedenle kısa vadede Filistin devletini tanıma gibi bir planlarının olmadığını ifade etmişti.
İki uçlu bir dünya düzeni içerisinde, iyiliğin ve kötülüğün mücadelesinde, ne yazık ki dünya halklarının çok da ağırlığı olmadığını söylemek ne acıdır.
Peki bu bizi mücadeleden, bu bizi Filistin'le dayanışmadan bu bizi kötülüğün en vahşi haline karşı mücadeleden vaz mı geçirecek.
Elbette hayır.
Hınca hınç, sokaklarda özgür Filistin diye bağıranların tek sesliği, kötülüğe karşı iyiliğin mücadelesinde, halkların kardeşliğini doğuracak, bugün değilse yarın.