Destici vatanseverliğine borçlandı
Muhammed Furkan Güneş
Zeitgeist Adendum, isimli belgeseli hala izlemediyseniz mutlaka izleyin derim. Kapitalizmde ekonominin ve paranın nasıl borç üzerinden yönetildiğine dair izleyebileceğiniz en güzel belgesellerden biri.
Sizi, büyük resmi görmeye biraz daha yaklaştıracak, sorgulamaksızın ve düşünmeksizin teslim olduğunuz illüzyonlardan alıp çıkaracak, dayatılan ezberden şüpheye düşürüp o ezberleri bozacak bir belgesel.
Belgeselin temel iddiası "Para borçtan yaratılmıştır" ve bu iddia en açık şekliyle anlatılıyor belgeselde. Belgeselin ya da işlediği iddianın detaylarına girerek belgeseli izlerken alacağınız keyfi sabote etmeye niyetim yok.
Borç deyince elbette ki benim gibi hepinizin ilk aklına gelen krediler. Yüklü maliyetlerle de olsa ihtiyaç duyduğunuz o krediyi vermemek için bin dereden su getiren bankalar.
Neredeyse hepimizin cebinde taşıdığı kredi kartlarına gelince; en kolay ve pratik borçlanma aracı.
Peki bugün itibariyle Türkiye'de kullanımdaki kredi kartı sayısı kaç dersiniz? Tam yüz yirmi beş milyon dokuz yüz bin. Sizi şaşırtacak bir diğer istatistik ise, Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) verilerine göre 2024 yılının Ağustos ayında kartlarla yapılan toplam ödeme miktarı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 78 artarak 1 trilyon 420,6 milyar TL olmuş. Bu ödemenin 1 trilyon 192,4 milyar TL'si kredi kartları ile yapılırken geriye kalan kısmı ise banka kartları ya da ön ödemeli kartlarla yapılmış.
Ve bu yıl kredi kartlarıyla yaptığımız ödeme miktarı önceki yıla göre yüzde 83 artmış.
Nüfusu, çoluğu çocuğu, kadını erkeği, işsizi güçsüzüyle 85 milyon olan ülkede, yaklaşık 126 milyon kredi kartının kullanımda olması elbette ki normal değil ve bu anormal birilerinin iştahını kabartıp yeni anomaliler doğurur.
Geçtiğimiz iki hafta, onca cinayet, sapkınlık, taciz, tecavüz ve türlü adli vaka gündeminin arasından sıyrılıp öne çıkan ve meclise getirilmesi düşünülen; 100 bin ve üstü limite sahip kredi kartlarına vergi tasarısı neyse ki tepkilerden sonra geri çekildi.
Özetle neredeyse borçlanma olanağımıza vergi ödüyorduk. Neyse ki hükümet, yancılarından bir siyasi partinin genel başkanının, vergiyi savunmak adına, abuk milliyetçi çıkışlarına rağmen, borca vergi kesmekten vazgeçti.
Fakat BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin önce "Ver kardeşim. Vermezsen sonun Suriye, Irak, Filistin gibi olur. Mehmetçik canını, polis kanını, güvenlik koruyucusu ailesini veriyor; sen 750 lira vermişsin, çok mu? Onların derdi, bunların takımı, savunduğu siyasetçilerden biz ne duyuyoruz? Bunlar milliyetçileri değil, DEM'lileri savunurlar. Bunlar Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya geldiğinde Yunanistan'ı, Batı'yı, Ermenistan'ı savunurlar. Bunların hiçbir zaman Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti'ni savunduğunu görmedim" şeklindeki çıkışı ardından da vergiyi vermemek için kartının limitini düşürenlere dönük, bankalara seslenip "kredi kartlarını lütfen iptal ediniz." çağrısı unutulacak gibi değil.
Ve bununla birlikte Destici'nin bu çıkışı kadar ona dönük eleştiriler de; özellikle kızını mecliste işe sokmasına dönük olanlar da unutulacak değil.
Destici'nin vatanseverlik adına yaptığı çıkış, deyim yerindeyse, kaş yapayım derken göz çıkarmak oldu mu?
Destici, son olarak sözlerini toparlamaya çalışsa da projeksiyonlar, Destici'nin vatanperverliğine ve kızını mecliste işe sokmasına tutulmuştu artık.
Hiç gereği yokken, Destici'nin, eleştirilen ve ardından vazgeçilen yanlış bir uygulamayı savunma çıkışı onu kızı üzerinden vatanseverliğe borçlandırdı dersek yeridir.
Millet gün gelir o borcu alır mutlaka.