Demli mi kaymaklı mı?
Muhammed Furkan Güneş
Herhalde tarihinin hiçbir döneminde CHP bu kadar plansız, programsız ve doğaçlama bir seçime girmedi.
Bir taraftan CHP'nin Esenyurt'tan aday göstermesi beklenen Gürsel Tekin, zehir gibi açıklamalarla partisinden istifa etti. Diğer taraftan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP'nin İstanbul İlçe Belediye Başkan Adaylarını açıklarken, partisinin Başkanı Özgür Özel, İmamoğlunu'nu Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen tanıtım toplantısında yalnız bıraktı.
Zaten gergin başlayan toplantı, aday belirleme sürecinde Özel ve İmamoğlu arasında kriz ve gerilim olduğu dedikodularını gerçeklik boyutuna taşıdı.
Birkaç saat öncesine gidersek, bir de partililerin açıklanmaya hazırlanan adaylardan hoşnut olmadığı için Seyrantepe'deki parti binası önünde toplanıp slogan atmaları da gerilim zincirinin bir önceki halkasıydı. Partililerin, Avcılar ve Sarıyer'de mevcut başkanların aday gösterilmeyeceğini öğrenmesi, tepkilere yol açmış parti binası önünde protestonun fitilini ateşlemişti.
Ama bu protestoya rağmen Ekrem İmamoğlu, protestocuların ifadesiyle tepkilerin odağındaki istenmeyen iki "ithal" adayı açıklamaktan geri durmadı. Özgür Özel aday tanıtım toplantısına katılmasa da fatura çoktan ona kesilmişti.
Öte taraftan demli midir kaymaklı mı bilemem, yürütülmeye çalışılan gizli pazarlık ve ittifaklar üzerinden gırgırı dönen bir çay muhabbetidir gidiyor.
CHP'nin DEM Parti ile görüşmelerinin gizli kapaklı yürütülmesi, şaşılacak bir şey değil. Sadece CHP açısından değil Türkiye tarihi boyunca her siyasi parti açısından bu böyle oldu, böyle yürütüldü. Böyle olmaya da devam edecek.
Kürt seçmen ve temsili siyasi partiler maalesef devamlı PKK ile irtibatlandırıldı ve sınandı. Bunun üstüne tartışma yürütmeye lüzum yok, zaten başlayıp bitmeyen bir tartışmadır bu.
Ama diğer taraftan azımsanmayacak denli bir seçmen kitlesinin de kaymağı, her partinin iştahını kabartmaya devam etmiştir.
Onun içindir ki her parti gizli kapaklı görüşmeler ve pazarlıklarla kaymağını istedikleri yoğurda ekşi demekten de geri durmazlar.
Son olarak Gürsel Tekin'in istifasını temellendirdiği zehir zemberek eleştirilere dönersek:
"Hiçbir objektif koşul, liyakat ve ehliyetin olmadığı, Parti içi hemşericilik, gruplaşma, ekipleşme ilişkileri ile makam ve mevkilerin dağıtıldığı, Partiye emek veren, partinin iktidar olması için çalışan insanların dışlandığı, Türkiye'de iktidar mücadelesi yerine parti içi iktidar mücadelesinin yeğ tutulduğu, Parti hukukunun ve partimiz emekçilerinin haklarının yok sayıldığı, Genel Merkezin kendi açıkladığı kural ve talimatlara bile uymadığı, parti hukukuna ve açıklamalarına güvenerek emek sarf eden insanların emeklerinin gasp edildiği, İdeoloji, ilke veya düşünce ile oluşan yoldaşlık ruhu yerine ahbap - çavuş, eş, dost, akraba ilişkilerinin her düzeyde belirleyici olduğu bir yapı haline dönüşmüştür."
Ne var bunda, hep böyle değil miydi zaten, senden önce ya da senden sonra. Değişen bir şey yok, sen değişenleri say.