İktidarı her konuda eleştirebilirsiniz, birçok alanda çalışmalarını başarılı bulmayabilirsiniz. Makro, mikro ölçeklerde ekonomi yönetimini masaya yatırıp cerrahi müdahalelerle bir çok düğüme, tümöre ulaşıp teşhisini koyar, ömür biçebilirsiniz.
Dış politikada defalarca sahibi değişen bakanlığın, ne yurtta ne cihanda sulh derdi olmadığını, gerilim ve çatışmadan beslendiğini bile iddia edebilirsiniz.
Sağlık uygulamalarında, ne doktorun ne de hastanın memnun edilemediğini, artık sorunların kronik bir hal almaya başladığını iddia edebilirsiniz.
Milli Eğitimde, çocukların bir kalıba yerleştirilmeye çalışıldığını bir ileri bir geri uygulamalarda pusulayı şaşırdıklarını da tartışabilirsiniz.
Adalet alanında keyfi uygulamaların arttığını, mülkün temelinin sarsıldığını yazabilirsiniz.
Toplumda şiddetin arttığını ve önüne geçilemediğini, gençlerin umudunun tüketildiğini, kaygının artırıldığını da dillendirebilirsiniz.
Gerçekliğin sulandırılıp, medyanın korku ya da çıkarla baskı altında tutulduğunu ifade edebilirsiniz.
Hepsini iddia edip bu iddianızı güçlü argümanlar ve örneklerle tartışabilir ve de haklı çıkabilirsiniz ama bir tek alanda bir tek şey var ki iktidarın başarısı tartışılamaz bir gerçek.
Muhalefetle mücadele ve muhalefetin dümeninin kontrolünü istediği zaman istediği yöne çekmek konusunda kesinlikle iktidarın başarısı tartışılamaz.
Bu kadar itibarsızlaştırılabileceğine, bu kadar kontrol edilebileceğine ihtimal veremediğim cumhuriyetle yaşıt bir siyasi parti ve beceriksizliği ayyuka çıkmış malumun ilamı olmuş.
Hani deseniz ki ana muhalefet partisinin lideri ve siyaset bilmezliğiyle ilgili o da değil. Ak Parti iktidarının başladığı 2002 yılından bu yana, Cumhuriyet Halk Partisinde üç kez genel başkan değişti.
Kaset kumpasıyla yerinden ve itibarından edilen Deniz Baykal'dan, yol arkadaşlarınca ihanete uğrayıp sırtından bıçaklanan Kemal Kılıçdaroğlu'na ve Kılıçdaroğlu'ndan hala Genel Başkan o mu yoksa tutuklu Ekrem İmamoğlu mu belli olmayan Özgür Özel'e.
En son aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde hüsrana uğrayınca çakırkeyf sarhoşluğuyla siyasetin sahnesinden yuvarlanıp düşen Muharren İnce yine sahneye davet edilmiş.
Kılıçdaroğlu, buradayım kayyumdansa ben geleyim daha iyi, diye yine kendini hatırlatmaya çalışıyor. Milliyetçi kimliğiyle hala CHP'ye entegre olamamış Mansur Yavaş, Kılıçdaroğlu'nun hamlesine karşı, siyasetten çekilirim tehdidiyle hala başına buyruk.
Anlayacağınız kimse bu konuda, yani ana muhalefet partisi CHP ile mücadele konusunda, AK Partinin eline su dökemez, başarısını tartışamaz. CHP ne zaman, İktidarın kazanında kaynadığını fark eder de ateşi harlayan iktidarın elini tutup engeller bilmiyorum.