Emeklilerin, yıllarca çalışıp didinerek hayatlarının son demleri için, maaşlarından yıllarca yapılan kesintilere karşılık, vaat ettiğimiz, emeklerinin hakkını veremediğimizi hepimiz biliyoruz. Sanırım kimse bunun aksini iddia edemez.
Emeklilerin, dişlerinin kavuğunu bile dolduramayan maaşlarını vermekte güçlük çektiğimiz de malumunuz.
Emekliler ve çalışanlara oranları hususunda çarpıcı bir haber vardı geçtiğimiz hafta. Beni çarptığı gibi sizi de çarptı mı bilmiyorum.
Haber diyor ki 81 ilimizin 7'sinde emeklilerin sayısı çalışanların sayısını geçti. Bu illerin sayısı üç yıl önce ikiyken, iki yıl önce altıya çıkmış. Ve geçtiğimiz yılın istatistiklerine göre; 2024 yılında, 7 ilimizde emeklilerimizin sayısı çalışanlarımızın sayısının üstüne çıkmış.
Bunun 2024 yılını "Emekliler Yılı" olarak ilan etmemizle alakası var mıdır dersiniz? "2024 yılını Emekliler Yılı olarak değerlendirerek, emeklilerimizin sağlıktan ulaşıma, sosyal imkanlardan kültürel faaliyetlere kadar geniş bir yelpazede sosyal haklarını genişletecek adımlar" atabildik mi? Atamadık kuru bir kiraya yetmeyen maaşlarla "Emeklilerimizin hak ettiği saygıyı görmesi, hayatlarının bu özel dönemlerini daha huzurlu, daha sağlıklı ve güven içinde geçirebilmeleri"ni sağlayabildik mi? Hiç sanmıyorum.
Ama neyi başarmışız? Kısa adına EYT dediğimiz, Emeklilikte Yaşa Takılanlar düzenlemesiyle, tabiri caizse emeksiz emekliler ordusunu kurduk. Koşulları, yani sigortalı çalıştığı gün sayısı yeter olan her genci yaşlılık aylığına bağladık. Hala çalışabilecek kapasiteye sahip genç ve yetişkinlerimizi bir günde emekli, haliyle yaşlı tanımı içine alıp maaş bağladık.
2024 yılı verilerine göre 16 milyon 678 kişinin emekli aylığı aldığını hesaba kattığınızda, her seçimde emekli maaşlarına dair zam vaatlerinin, neden siyasi partilerin en güçlü politik hamlesi olduğunu da anlarsınız.
Emeklilerin, çalışan sayısını geçtiği illerin hangileri olduğu önemli değil ama bu illerin sayısının 3 yıl gibi kısa bir sürede 2'den 7'ye çıkması ekonomik anlamda neye karşılık geliyor varın siz düşünün. Sosyal güvenlik kurumlarının iflası diyebilirsiniz mesela. Hadi iyimser bir yaklaşımla iflasın eşiği diyenleriniz olsun. Kısa vadede bu yedi ilin kategorisine katılmak için, 12 ilimiz sırada bekliyor ki bunlarda da emeklilerin sayısı, çalışanların sayısına yetişmek veya geçmek üzere.
Bu verilerle, bir daha düşündüğünüzde iflasın eşiği mi iflasın ilamı mı artık siz karar verin.
Ekonomi uzmanları, küresel anlamda makul görülen oranı ifade ederken, bir emekliye karşılık 4 çalışan olması gerektiğini belirtiyorken, bizde bu sayı bir emekliye karşılık 1,5 çalışan olduğu gerçeğiyle sosyal güvenlik kurumlarımızın nasıl baş edebileceğini ve bu anlamda nasıl politikalar geliştirilebileceğini kimse konuşmuyor.
Popülist yaklaşımları bir kenara koyup bunu tartışmanın zamanı gelmedi mi? Geldi ve geçiyor.