BM kürsüsüne kan bulaştı
Muhammed Furkan Güneş
Bir yıldır İsrail, tüm dünyanın gözü önünde devam ettiği katliamlarını canlı yayınlarken, 41 bin insanın katili, Gazze Kasabı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletlerin kürsüsüne çıkabiliyor ve tüm pişkin, çirkin yüzüyle, Müslümanlara uyguladığı soykırımı savunabiliyor.
124 ülkenin taraf olduğu, Uluslararası Ceza Mahkemesi (International Criminal Court) tarafından, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım suçlarından mahkûm edilen ve tutuklanması talep edilen Netenyahu, Birleşmiş Milletlerin kürsüsüne çıkmakla BM'yi suçlarına ortak ediyor.
Her ne kadar, Netenyahu konuşma yaparken birçok delegasyon salonu boşaltmış da olsa onun o kürsüye çıkabilmesi bile insanlık adına BM için affedilemez ve unutulamaz bir ayıp, bir utançtır.
Tüm dünyaya kafa tutarak ve hiçbir değer ve kurumu umursamadan, bir yıldır sürdürdüğü soykırıma karşı hala müdahale etmekten çekinen ya da korkan dünyanın birleşik güç ve kurumları, Netenyahu'nun elini güçlendirirken, bundan cesaretle Netenyahu, çirkin savaşının sınırlarını genişletmekten geri durmuyor.
Önce İran'da Hamas lideri Haniye'yi suikastla öldürmesi, ardından Hizbullah Lideri Nasrallah'ı da benzer bir saldırıyla katletmesi, Lübnan ve Suriye'ye doğrudan saldırıları neyi işaret ediyor dersiniz?
Belli ki Ortadoğu'da saldırılarının çeperini genişletip savaşı bir dünya savaşına çevirmeye çalışıyor. Amerika'nın bariz ve açık desteğiyle bölgede haritayı değiştirip, yeniden dizayn etmek gibi bir hedefi var.
Vaat edilmiş topraklar ya da literatürdeki ifadesiyle arz-ı mev'ud hayaline ulaşmak ve Eski Ahit'te Hz. İbrâhim'e yapılan vaadde, "Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar olan bölge"ye (Tekvîn, 15/8) ulaşmaya, Hz. Mûsâ ve Yeşu'a yapılan vaadde, "Ayak tabanınızın basacağı her yer"e kavuşmaya çalışıyor.
Siyonist İsrail terör devleti, Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, İran'ın bir bölümü ve Türkiye'nin güneyini kapsayan o hayallerini gerçekleştirmeyi hiçbir zaman gündeminden çıkarmadı ve çıkarmayacak.
Tüm bu açık tehditlere ve katliamlarına rağmen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, "Filistin meselesi benim kişisel olarak umurumda değil. Benim düşünmem gereken bir ülkem var." Diye açıklama yapabiliyor.
Hani şu, Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı 2018 yılında, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda suikastla öldürten ve cesedini parçalatarak yok ettiren Selman. Sonra da kendine bağlı 5 katili de idam eden Selman.
İsrail'in ayak tabanımızın bastığı her yeri kana bulamaya niyeti var. Bunu gizleme ya da hesap verme kaygısı da yok. Dünya kan ağlıyor ama kimse kanı durdurmaya da yeltenmiyor.
Tüm bunlarla birlikte Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Yiğit Bulut'un birkaç gün önce yaptığı açıklamayı yan yana koyarsak tedirgin olmamak içten bile değil.
Ne demişti açıklamada? "İsrail kısa bir süre içinde Mescid-İ Aksa ve diğer kutsallarımıza saldıracak. Arkasından Sayın Cumhurbaşkanımızın defalarca belirttiği gibi hedef Türk yurdu olacak"
Sokaklarda "Kahrolsun İsrail" diye yürümek yetmiyor. Artık tüm dünyanın İsrail'i kahredecek bir eylemi uygulamaya koyması gerekiyor.
Peki ne oluyor? Dünyanın Birleşmiş Milletleri o yüzsüz katili, kürsüye çıkarıp soykırımına aptalca kılıflar uydurmasına olanak veriyor.