Her gelişmede ya da olayda asıl maksat Türkiye deyip, onca sorun sıkıntı içerisinde, yakaladığı en küçük umuda tutunmaya çalışan milleti, korku ve kaygıya itmenin ne anlamı var.
İsrail, Gazze'de katliamlara başladığı günden bugüne, asıl hedef Türkiye diye işlendi. İsrail İran'la çatışmaya başladı, sonraki hedef Türkiye diye yorumcular, ekranın kadrolu felaket tellalları, yine bize kabuslar empoze etmeye ve bunun üstünden kuru sıkı kahramanlık sloganları atmaya başladılar.
İsrail Lübnan'ı vurdu mesele Türkiye'ydi, Suriye'yi vurdu mevzu yine Türkiye idi. İsrail'in desteğiyle ayaklanan Dürziler ve Suriye yönetimiyle çatışmaya başladı, altından yine Türkiye çıktı.
İnsan 'O kadar mı?' diye sormadan edemiyor.
Evet, Türkiye nadir aydınlarımızdan Cemil Meriç'in ifadesiyle "Doğunun batısı, batının doğusu" eşi bulunmaz bir ülke. Evet, Yahudilerin Arz'ı Mevud inancına göre İsrail'in her daim iştahını kabartan, hayallerini süsleyen, umutlarını besleyen, bir ülke. Evet, doğunun batıya, batının doğuya açılan kapısı. Evet, konumu, coğrafyası, tabiatı ve yer altı zenginlikleri ve halklarıyla bulunmaz bir hazine.
Ama Türkiye'nin sahip olduğu askeri güç ve deneyim kimseyi yukarıda bahsi geçen durumların eşiğine bile yaklaştıramaz. Kimse buna yeltenemez. Yeltenmez de.
Bir taraftan doğu kültürleri ve ülkeleriyle içerisinde bulunduğumuz ilişki, diğer taraftan Avrupalı kimliğiyle göz ardı edilemez pozisyon ve biriciklik, İsrail, Amerika ve Rusya gibi vahşi küresel güçlerin, o hayallerle akan salyalarını boşa çıkarır.
Ancak ve ancak şimdi yaptıkları gibi ülkeyi devamlı bir ateş çemberi içerisinde tutabilirler. Doğru bir dış işleri politikasıyla, o ateşi bir enerjiye, bir avantaja çevirebilecek kadim bir medeniyetin devamı bir ülke olarak, geriye doğru ve demokratik bir iktidarla yönetilmek kalır.
Ona sahip miyiz? Tartışılır.
Peki, buna rağmen yukarıdaki korkular neden devamlı beslenip gündemde tutulmaya çalışılır? Bunun en birincil sebebi, toplumu, devamlı diken üstünde tutup, güvenlik mi özgürlük mü ikileminde, güvenlikten yana tercih yapmaya zorlamaktır.
Dikkat edin Cumhuriyet kuruldu kurulalı devamlı bir öcümüz bir canavarımız olmuştur.
Kemalist iktidarlar şeriat diye bir canavar yaratıp, sözüm ona bizi ondan korumak, güvenliğimizi sağlamak için, yıllarca bizi özgürlüklerimizden mahrum bıraktılar.
Milliyetçi rengi daha ağır basan iktidarların canavarı kimdi? PKK ve terörü. Vatan millet Sakarya edebiyatıyla yıllarca, başta Kürtler olmak üzere her farklı etnik kimliği bir tehdit unsuru olarak görüp, yine bizi onlardan korumak adına özgürlüklerimiz pahasına sıkı güvenlik tedbirleriyle, özgürlüğümüzü ve kaynaklarımızı tükettiler.
Şimdi ne şeriatın ne de farklı etnik unsurların, bir öcü bir canavar olmadığı ortaya çıktı. İçerideki canavarları bir bir masallarına geri teslim ettik.
Bize bir canavar lazım gerek mi şimdi? Gerek. İçeride kalmadıysa dışarıda buluruz biz de. Canavar tanımını gerçek anlamda karşılayan, sadece bizim için değil, tüm dünya için karşılayan, İsrail'den başka kim olabilir?
İşte onun içindir ki İsrail'in her hamlesi; aslında hedef Türkiye yorumuna çıkıyor.