Yapay zekâ hayatımıza öyle hızlı ve sessiz sızdı ki, çoğumuz farkına bile varmadan onun kararlarına güvenmeye başladık. Filtrelediğimiz e-postalar, izlediğimiz diziler, dinlediğimiz şarkılar… Hepsi yapay zekâ tarafından öneriliyor. Yetmedi; artık işe alımlarda, sağlık teşhislerinde, kredi onaylarında bile algoritmalar söz sahibi. Peki, tüm bu kararlarda etik sorumluluk kimde? "Hatalı kararın sahibi kim?" sorusunu hiç düşündük mü?
Teknoloji gelişiyor, evet. Ama etik dediğimiz kavram da bir o kadar karmaşıklaşıyor. Çünkü yapay zekâ dediğimiz şey aslında bizden öğreniyor. Ona verdiğimiz veriler, kurduğumuz algoritmalar ve oluşturduğumuz yapılar onun temelini oluşturuyor. Eğer bu yapıların içinde önyargılar, ayrımcılıklar veya taraflı bilgiler varsa, yapay zekâ da bu hataları çoğaltıyor. Yani yapay zekânın değil, veriyi yükleyen insanın hatası söz konusu.
Şöyle düşünelim: Bir CV değerlendirme sisteminin kadın isimlerini otomatik olarak elediğini fark ettik. "Yapay zekâ yapmış" demek çok kolay ama o verileri kiminle, nasıl eğittiğimizi sorgulamak zorundayız. Çünkü etik sorumluluk, kodun arkasındaki insanda başlıyor.
Benim en çok kafama takılan şey şu: Yapay zekâ ne kadar "akıllı" olursa olsun, onun bir vicdanı yok. İnsani değerleri, duygusal bağlamı, toplumsal eşitliği kendi başına kavrayamaz. O yüzden yapay zekâya güvenmeden önce, onu kimin nasıl tasarladığını sorgulamalıyız. Teknolojinin gelişmesi değil; insanın gelişimi önemli. Çünkü etik, sadece teknik bir mesele değil. Aynı zamanda vicdani bir duruştur.
Bu noktada hem geliştiricilere hem yasa yapıcılara hem de biz kullanıcılarına büyük sorumluluk düşüyor. Yapay zekâ sistemleri sadece performansa göre değil, etik standartlara göre de test edilmeli. "Hızlı çalışıyor" ya da "verimli karar veriyor" demek yetmez. Hangi değerlere göre karar veriyor, kimden ne öğreniyor ve neyi dışarıda bırakıyor? Bu sorular artık daha fazla önem kazanıyor.
Ayrıca şeffaflık konusu da çok kritik. Yapay zekânın nasıl karar verdiğini anlayabilmemiz, gerektiğinde bu kararlara itiraz edebilmemiz gerek. "Kara kutu" sistemleriyle yönetilmek yerine, sistemleri anlayan, takip eden, gerektiğinde düzeltebilen bireyler olmalıyız. Aksi takdirde teknoloji bizi değil, biz teknolojiyi yargısız bir şekilde izler hale geliriz.
Özetle; yapay zekâ hayatımızı kolaylaştırabilir ama bu kolaylıkla birlikte çok güçlü bir sorumluluk da getiriyor. Kodları makineler yazabilir ama ahlaki pusulayı hâlâ insanlar tutmak zorunda. Ve bu pusula bizim geleceğimizi yönlendirecek.