Merve Yumakoğulları

Sosyal Medyada Mahremiyet: Gizlilik mi, Paylaşım mı?

22.05.2025 15:18
Haber Detay Image

Her sabah gözümüzü açar açmaz elimizin gittiği ilk yer: telefon ekranı. Bildirimlere göz gezdiriyoruz, kim ne paylaşmış, kim nerede kahve içmiş, hangi konu gündem olmuş… Ama o esnada fark etmediğimiz bir şey var: Biz sadece izlemiyoruz, izleniyoruz da. Sosyal medya, yalnızca paylaştığımız fotoğraflar ya da yazdığımız cümlelerle değil, farkında bile olmadan verdiğimiz izinlerle de bizi açığa çıkarıyor. Mahremiyet, artık dijital bir illüzyona mı dönüştü?

İtiraf edelim; sosyal medya bir vitrin. En mutlu anlarımızı, en iyi göründüğümüz kareleri, en parlak başarılarımızı koyuyoruz oraya. Peki ya geri kalanı? Gerçek hayatın görünmeyen kısmı hâlâ mahremiyet alanımıza mı ait, yoksa algoritmaların dikkatine mi sunuluyor?

Gizlilik politikalarını okuyan kaç kişiyiz? Bir uygulamaya kaydolurken "Tümünü kabul et" butonuna tıklamak, dijital rızamızı verirken neyi onayladığımızı gerçekten bildiğimiz anlamına geliyor mu? Telefonun mikrofonuna, konum verisine, kamera erişimine verdiğimiz izinler; hayatımızın dijital gölgesini oluşturuyor. Ve bu gölge bizden daha hızlı hareket ediyor.

Mahremiyet kavramı kişiden kişiye değişir. Kimi için bir selfie mahrem sayılırken, kimi günlük hayatının her anını canlı yayınlar. Ama işin kırılma noktası şurada: Artık sadece neyi paylaştığımız değil, neyi paylaşmadığımız bile veriye dönüşüyor. "Sosyal medya sessizliği" bile analiz ediliyor, reklamlara yansıyor.

Peki ne yapmalı? Sosyal medyadan kopmak artık çoğumuz için gerçekçi değil. Ancak bilinçli kullanım mümkün. Öncelikle hangi uygulamanın hangi veriye eriştiğini kontrol etmek bir başlangıç. İkincisi, iki faktörlü kimlik doğrulama ve güçlü şifre kullanımı gibi temel güvenlik önlemlerini ihmal etmemek. Üçüncüsü, her paylaşım öncesi bir saniye durup sormak: "Bunu gerçekten paylaşmak istiyor muyum, yoksa görünmek mi istiyorum?"

Platformlar da bu konuda sorumluluk taşımalı. Kullanıcı verilerinin şeffaf bir şekilde işlendiği, açık rıza ilkesine saygılı sistemler oluşturulmalı. "Bedava" kullandığımız uygulamaların aslında bizleri ürün haline getirdiği gerçeğini unutmamalıyız.

Sonuç olarak, dijital çağda mahremiyet artık pasif bir hak değil, aktif bir seçim haline geldi. Sosyal medyada kendimizi ifade ederken, kontrolü kaybetmemek için daha bilinçli, daha seçici olmamız gerekiyor. Çünkü artık mahremiyet, sadece neyi sakladığımız değil, neyi kimlerle ve nasıl paylaştığımızla da ilgili. Ve bu tercihler, dijital kimliğimizi şekillendiriyor.

Unutmayın; her şeyin paylaşıldığı bir dünyada, bazen en değerli şey, sakladıklarımızdır.

Yazarın Tüm Yazıları

title