Sen kaç yaşındasın?
Otuz mu, kırk mı, belki daha da genç ya da yaşlısın. Ama bu sayı yalnızca kimliğindeki bir veriden ibarettir. Gerçek yaşın, kâinatın doğumuyla başlar. Çünkü seni oluşturan her bir atom, 13,8 milyar yıl önce başlayan büyük patlamayla doğdu.
Evren bir gün vardı. Ne zaman olduğu tam bilinmez, ama bildiğimiz şu: O gün zaman da, mekân da henüz başlamamıştı. Bilim buna Büyük Patlama diyor. Fakat bu sadece bir patlama değil; varlığın kendisinin davet edildiği bir andı. Hiçlik, bir anda "bir şey" olmaya başladı. Yalnızca enerji değil, düzen, yasa ve anlam da doğdu. O ilk saniyelerde atom çekirdekleri oluştu, ışık özgür kaldı, madde şekil almaya başladı. Senin vücudundaki hidrojen atomları, işte o ilk saniyelerde doğdu. Demir, yıldızların çekirdeğinde dövüldü. O yıldızlar patladı, külleri galaksilere savruldu. O tozlardan biri Güneş Sistemi'ne düştü. Dünya oluştu. Ve o yıldız tozları senin ellerine, kalbine, gözlerine dönüştü.
Yani sen, sadece bir insan değilsin.
Sen, düşünen bir yıldız tozusun.
Ama mesele sadece fiziksel bir yolculuk değil. O "Ol!" emrinde yalnızca madde yoktu, ruh da vardı. Kur'ân'da, "O'na ruhumdan üfledim" (Hicr, 29) denir. Yani senin özün, atomlardan daha önce var olan bir hitabın yankısıdır. Bilim Big Bang'in tarihini ölçebilir, ama ilk niyeti ölçemez. İşte o niyet, Allah'ın ilminde saklıdır. Bugün en gelişmiş teleskoplar, evrenin ilk ışığını görmek için uzaya çevriliyor. Çünkü o ışık, başlangıcın izini taşır. Ama asıl teleskop, sensin. İç dünyan. Vicdanın. Bilincin. Çünkü evrenin ilk saniyesinden bugüne uzanan bu büyük zincirde, ilk kez "neden" sorusunu soran varlık sensin. Bu da seni özel kılar. Sadece yaşayan değil, anlamaya çalışan… Sadece düşünen değil, hisseden… Sadece var olan değil, Yaradan'a dönen...
Bilim der ki: Evren 13,8 milyar yaşında.
Ama inanç der ki: Bu evren tesadüf değil, bir muradın neticesi.
Ve kalp fısıldar: Eğer bu kadar büyük bir düzen varsa, arkasında bir irade vardır.
Bu yüzden gerçek yaşını sorduğunda artık şöyle demelisin:
"Ben 13,8 milyar yaşındayım. Çünkü varlığım, kâinatın ilk anından beri yazılan hikâyenin bir parçası."
İster teleskopa bak, ister secdeye eğil.
İstersen formüllerle anla, istersen kalbinle sez.
Ama unutma:
Sen bu evrende yalnızca bir misafir değil, bu evrenin sesini duyan bir şahitsin.
Ve şahitlik sorumluluk getirir. Anlamayı, merak etmeyi, sevmeyi, aramayı...
Çünkü Allah seni sadece yaşayasın diye değil,
O'nu bulasın diye yarattı.