Esir ve karanlık madde: Kâinatın görünmeyen dokusu
Mehmet Akif Yerlikaya
Evreni anlamaya çalışmak, insanoğlunun en büyük meraklarından biri olmuştur. Uzay, boşluk olarak düşünülse de, bilim adamları ve alimler uzun zamandır bu "boşluk" kavramının aslında yanıltıcı olduğunu savunurlar. Belki de bu görünmeyen boşluğun içinde her şeyin temelini oluşturan bir madde vardır: Esir maddesi. Peki, esir maddesiyle karanlık madde arasında bir bağ olabilir mi? Bugün kozmolojide tartışılan karanlık maddenin, evrenin genişlemesinde ve galaksilerin hareketlerinde oynadığı rol, bize esir maddesinin modern bir tezahürü gibi görünüyor. Bilim dünyasında karanlık madde kavramı, 20. yüzyılın başlarında ortaya atıldı. Galaksilerin hareketlerini incelerken, bilim insanları, bu galaksilerin yalnızca görünen maddelerle açıklanamayacak kadar büyük bir hızda hareket ettiğini fark ettiler. Bu hızları açıklamak için evrende başka bir şeyin var olması gerektiği sonucuna vardılar: Karanlık madde. Karanlık madde, ışıkla etkileşime girmediği için gözlemlenemeyen, ancak galaksilerin kütle çekim etkilerini açıklayan bir madde türü olarak kabul edildi. Yani, galaksilerin birbirleriyle olan etkileşimlerinden ve hareketlerinden karanlık maddenin varlığı tespit edildi. Bugün karanlık maddenin varlığı, astrofizikçilerin galaksilerin kütle çekim dengelerini ve evrendeki madde dağılımını anlamasında kilit bir rol oynuyor. Ancak karanlık maddenin doğası hâlâ büyük bir gizem. Bu noktada esir maddesi fikri yeniden gündeme gelmektedir. Yüzyıllardır bilim adamları, boşluğun maddenin hareketine izin veren bir "ara ortam" olması gerektiğini savundular. Aristoteles'ten Maxwell'e kadar birçok düşünür ve bilim insanı, esir maddesinin varlığını savunmuş, fakat Einstein'ın görelilik teorisi ile birlikte bu fikir arka plana itilmiştir. Peki ya esir maddesi, bugünkü karanlık madde ile aynı şeyse? Karanlık madde gibi, esir de gözle görülemez, ışıkla etkileşime girmez, ancak evrenin dinamiklerini etkileyen temel bir unsur olabilir. Evrenin %85'ini oluşturan bu karanlık madde, tıpkı esir maddesi gibi, evrenin dokusunu yaratıyor ve galaksilerin hareketlerini yönlendiriyor olabilir.
Kutsal metinlerde de esir maddesinin varlığına dair işaretler bulmak mümkün. Kur'an-ı Kerim'deki bir ayet, gök cisimlerinin hareketine dair derin bir ipucu sunuyor: "Ve güneş kendisi için belirlenmiş bir istikrar yerine doğru akıp gider; işte bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir." (Yasin, 36:38). Burada gök cisimlerinin "boşlukta ilerlediği" değil, "yüzdüğü" belirtilmektedir. Yüzmek, yalnızca bir ortam içinde gerçekleşebilen bir eylemdir. Bu da, Kur'an'daki bu ifadenin esir maddesi gibi bir ortamı ima ettiğini düşündürmektedir. İnsan zihni boşluğu anlamakta zorlansa da, bilim bize gösteriyor ki, evren aslında boş değil. Uzayın derinlikleri, karanlık madde ve belki de esir maddesiyle dolu. Galaksilerin birbirlerine olan etkileri, kütle çekimsel dalgalar ve karanlık maddeyi işaret eden etkileşimler, evrenin dokusunun düşündüğümüzden çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. Bu noktada, esir maddesi fikri, kainatın genişlemesi ve hareketiyle ilgili birçok teorinin temelini oluşturabilir. Einstein'ın görelilik teorisi, evrenin büyük ölçüde enerjiden oluştuğunu ve maddenin enerjiye dönüşebileceğini öne sürerken, bu enerjinin boşlukta serbest dolaşan bir ortam içinde var olabileceği fikri yeniden önem kazanmaktadır. Esir maddesi, bu ortamın kendisi olabilir. Kainatımızın esir maddesinden yoğrulduğunu düşündüğümüzde, her şey birbiriyle iç içe geçmiş gibi görünür. Boşluk olarak gördüğümüz şey, aslında galaksileri bir arada tutan, onları yönlendiren ve evrenin genişlemesini sağlayan gizemli bir yapıdır. Modern bilim bu noktada esir ve karanlık madde arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışmaktadır. Belki de bu iki kavram, evrenin temel yapısına dair tek bir gerçeğin farklı yönlerini temsil ediyordur. Bugün kozmoloji, evrenin sürekli genişlediğini ve bu genişlemenin de bir ortam içinde gerçekleştiğini savunmaktadır. Ancak bu genişlemenin nasıl ve neden olduğu hâlâ tam anlamıyla açıklanamamıştır. Esir maddesi teorisi, kainatın bu genişlemesine bir açıklama getirebilir. Çünkü bir şeyin genişleyebilmesi için bir ortamın içinde var olması gerekir. Boşluk dediğimiz şey, aslında karanlık madde ya da esir maddesiyle dolu olabilir. Bilim insanları, bu görünmeyen maddeyi anlamaya ve evrenin sırlarını çözmeye çalışırken, evrenin yapısının düşündüğümüzden çok daha karmaşık olduğunu keşfediyorlar.
Sonuç olarak, esir maddesi ve karanlık madde, evrenin en derin sırlarını içinde barındıran görünmez güçlerdir. Galaksilerin hareketlerinden varlığına dair ipuçlarını topladığımız karanlık madde, esir maddesinin modern fiziğe yansıyan hali olabilir. Boşluk dediğimiz şey göreceli bir kavramdır; odanın içindeki hava gibi, uzay da karanlık maddeyle dolu olabilir. Evrenin genişlemesi, galaksilerin birbirleriyle olan etkileşimleri ve kainatın görünmeyen yüzü, bu gizemli maddeler tarafından şekilleniyor olabilir. Kâinatın hamurundan yoğrulan bu esir maddesi, bilimin sınırlarını zorlayan bir keşif alanı olmaya devam ediyor. Evrenin en derin sırlarını çözme yolunda, esir maddesi ve karanlık madde, belki de her şeyin teorisine bir adım daha yaklaşmamızı sağlayacak.