Gastronomide Görsellik Tiyatrosu: Lezzetin, Hijyenin ve Mesleki Ahlakın Çöküşü

Kayhan Tarhan

Kayhan Tarhan

Eğitmen / İstanbul gastronomi merkezi
05.05.2025 11:01

Gastronomide Görsellik Tiyatrosu: Lezzetin, Hijyenin ve Mesleki Ahlakın Çöküşü

Yeme-içme sektörü, tarih boyunca kültürel bir aktarımın, ustalığın ve emeğin sembolü oldu. Ancak son yıllarda, özellikle Türkiye'de, bu sektör ne yazık ki lezzet odaklı kimliğinden uzaklaşarak bir "şov sahnesine" dönüştü. Görselliğin ön planda olduğu, sosyal medyada paylaşılmak için tasarlanmış ama ne hijyen kurallarına uygun, ne lezzetli ne de sürdürülebilir yemeklerle karşı karşıyayız.

Bugün restoranlar, şefler ya da mekanlar artık "ne kadar iyi pişiriyor?" değil, "ne kadar iyi sunuyor, ne kadar takipçi topluyor?" sorusuyla değerlendiriliyor. Bu durum sadece Türkiye'ye özgü değil elbette. Dünyanın birçok ülkesinde gastronomi, sanatın ve kültürün bir parçası olmaktan çıkarak influencer ekonomisinin bir aracı haline geldi. Ancak Türkiye'de bu dönüşüm, diğer ülkelere kıyasla çok daha yüzeysel ve profesyonellikten uzak yaşanıyor.

Gerçek ustaların yerini yalakalıkla yükselen, tek derdi vitrine oynamak olan kişiler aldı. Kurumsal markalar bu kişilere "parlak bir vitrin" gözüyle bakarak, liyakatten uzak, koordinasyonsuz ve dağınık organizasyonlara imza atıyor. Sonuç: hijyenik olmayan mutfaklar, yetersiz eğitimli personel, tutarsız menüler, estetik kaygısı taşıyan ama damakta hayal kırıklığı yaratan tabaklar.

Turizmle iç içe geçmiş gastronomi sektörü, yabancı misafirler için ülke imajını yansıtması gerekirken tam tersi bir etki yaratıyor. Yemeğin özü olan malzeme kalitesi, yöresel dokunuşlar, kültürel zenginlik yerine; sis makineleri, altın varaklı biftekler, gösterişli ama lezzetsiz sunumlar ön planda. Türkiye'nin gerçek mutfak değerleri arka planda kalırken, popülerleşmenin kısa vadeli getirisinin peşinde koşuluyor.

Bu dönüşüm yalnızca bir ekonomik mesele değil; aynı zamanda ahlaki, kültürel ve profesyonel bir sorundur. Gastronomi eğitimi yetersiz, denetimler formaliteden ibaret, hijyen bilinci düşük, çalışanlar sömürülüyor. Tüm bunlar birleştiğinde, Türkiye'nin gastronomi potansiyeli adeta çöpe atılıyor.

Evet, dünya da bu yöne evriliyor. Ancak birçok ülkede hâlâ sağlam bir mutfak kültürü, eğitimli kadrolar ve etik değerler bu yozlaşmaya karşı direniyor. Türkiye ise şu an bu yozlaşmayı neredeyse teşvik eder durumda. Eğer bu gidişata dur denmezse, elimizde ne gerçek şefler kalacak, ne de geleceğe aktarılacak bir mutfak mirası.

Gastronomide bir reform şart. Görselliğe değil, içeriğe odaklanan, şova değil eğitime değer veren, popülerliğe değil ustalığa itibar eden bir anlayışa geçilmeden bu çöküş durdurulamaz.

title